TEMEL İNGİLİZCE TÜRKÇE HUKUK SÖZLÜĞÜ - E

A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R -  S - T - U - V - WYZ

 early law — eski hukuk

earmark — mülkiyet işareti, marka

earnest money — pey akçesi

earnings — kâr, kazanç

easement — irtifak hakkı

ecclesiastic — rahip, papaz

ecclesiastical commissioners — İngiliz kilisesinin mal ve gelirlerini idare eden memurlar

ecclesiastical courts — kilise mahkemeleri, şer’i mahkemeler

ecclestiastical law — kilise hukuku, şeriat huknku

economic system — iktisat 

economic warfare — iktisadi harb 

economist — iktisatçı

economy (political - ) — iktisat ilmi

education— terbiye, eğitim ve öğretim

Education (Board of - ) — Millî Eğitim Bakanlığı

effect (to take - ) hüküm ifade etmek, muteber olmak, tesir icra etmek

effective cause — âmil, müessir

effects — eşya, zat eşyası, menkul kıymetler

efficacy — tesir

ejectment — yedin iadesi dâvası; ihraç, tahliye

election — intihap, seçim

election petitions — seçim suçları 

elections (general - ) — umumî seçimler

elective monarchy — intihaplı monarşi (bk. Monarşi)

elector — seçme hakkına haiz olan, seçmen

electoral capacity — intihap ehliyeti, seçim yeterliği

electoral district — intihap dairesi, seçim çevresi

electoral period — intihap devresi, seçim dönemi

electorate — müntelıiplik, seçmenler

elegit (writ of - ) — gayrimenkul hakkında haciz emri

element — unsur, âmil

eligibility — seçmek hakkı (bk. İntihap ehliyeti)

elisor — jüri heyeti seçmeğe memur edilen kimse

elopment — kaçıp gizlenmek

elucidation — izah, şerh

embargo — ambargo

embassy — elçilik binası

embezzlement — emniyet-i suiistimal, ihtilâs, zimmete para geçirmek

emblements — çıkarılan kiracının ekili veya dikili arazi mahsulleri üzerinde hakkı

embracery — raşilik, irtişa, rüşvet verme suçu

emergency Budget estimates — fevkalâde tahsisat, olağanüstü ödenekler

emergency clause — poliçeyi lüzumu halinde kabul veya tediye etmek üzere gösterilmiş olan kimse

emergency (port of - ) — barınma limanı

emigration — içerden dışarıya göçmenlik

eminent domain — âlî (yüce) hâkimiyet

emoluments — kâr, temettü

Empire — İmparatorluk

employee — müstahdem, işçi

employer — iş sahibi, iş veren

employment — istihdam etme, memuriyet, hizmet

empower — salâhiyet vermek

emption — satın alma, iştira

enabling act — hukuka aykırılığı haklı kılan kanun

enact — emir, ferman

enacting — kanun vasıı

enacting clauses — eski kanunun hükmünü cerheden yeni hükümler

encashment — ahzukabz, tahsil

enclosure — zarfa konmuş şey 

encroachment — başkasının haklarına tecavüz, gasp

encuınberment — hail 

encumbrance — borç, mükelefiyet, tazyik

endangerment — tehlike, muhatara

endorse — ciro etmek

endorsee — ciro edilen (bk. Ciro)

endorsement (indorsement) — ciro 

endorsement supra protest — protestodan sonra icra edilen ciro

endorser — ciranta ( bk. Ciro)

endowment — çeyiz

endowment — teberru

endowment insurance — hayat halinde sigorta (bk. Hayat sigortası No. 1)

enemy — düşman

enfeoff — zeamet vermek

enforceable — vacibülicra, infazı kabil

enforcement order — icra emri

enfranchise — azat etmek, intihap hakkı vermek

enfranchisement (of copyhold lands) — vakıf araziyi mülke çevirmek 

engagement — taahhüt, nişanlanma

engagement — ticart mukaveleler

engrossing — ihtikâr, vurgunculuk

engrossment — ilâm

enjoyment — bir hakkın kullanılışı, bir haktan faydalanma

enlargement — çoğalma, artma

enlistment — askere yazılma

enquiry — tetkik, inceleme, anket

enrolment — sicile geçirme, tescil

ens legis — hukuken mevcut sayılan varlık

entail — bir mülkü başkasına ferağ edilememek şartiyle muayyen bir kimseye veya mirasçılarına bağışlamak

entailed interests — menkul veya gayrimenkul bir şey veya başka bir malı başkasına ferağ edilememek şartiyle muayyen bir kimseye veya mirasçılarına tesis yolu ile bağışlamak

entailed property — aile malları

Entente — itilâf

enter — mal edinmek; kaydetmek hesaba geçirmek

entering short — ticarî bir senedin tahsil şartına muallâk olarak cari hesaba geçirilmesi

enterprise — müessese (N o. 3), teşebbüs

enthralment — esirlik, kölelik

enthronement — cülûs

enthronisation — iclas etme, calis olma , taç giyme

enticement of husband — bir kimsenin, eşini sebepsiz olarak kendisini terke tahrik eden kimse aleyhine açtığı dâva (Dâvanın esası, kusurlu olan eşin “ consortium” hakkını kaldırmaktır),

entire claim or contract — taksimi kabil olmıyan dâva veya sözleşme (bir şartın hükümsüzlüğü sözleşmenin tamamını hükümsüz kılar)

entire restitution — eski hale getirme

entireties (tenants by ) — iştirak halinde malik sayılan karı koca

entitled — salâhiyet verilmiş olan 

entity (legal - ) — tüzel kişi, hukukî varlık

entrust — vazife vermek, tavzif etmek

entry — bamame, yük listesi

entry — işgal

entry (forcible - ) — fuzulî işgal

entry (writs of - ) — fuzulî işgal yüzünden ikame edilen ayAî dâvalar

enure — hüküm ifade etmek, yürürlüğe girmek

en venire sa mere — cenin

envoy — murahhas

equality — müsavat, eşitlik

equipment — teçhiz, donanma

equitable — hakkaniyete uygun

equitable — hüsnüniyet kaidelerine uygun

equitable assets — şahsî borçların tediyesi için üzçrirule tasarruf edilebilir ayınlar

equitable assignments —- nasafet kaidelerine göre caiz olan alacağın devril temliki

equitable charge — teslimi meşrut (koşula bağlı, koşullu) şekilde olmayan gayri menkul teminat

equitable defence — nasafet kaidelerine göre caiz olan defi veya itiraz

equitable easement — şekilsiz olarak meydana gelen veya muhteva yahut

süresi itibariyle gayrimahdut olmayan irtifak hakkı

equitable estate — hukuken mülkiyet olmamakla beraber bir mülk veya

mamelekten mülkiyeti gibi faydalanma imkânını veren hukukî durum

equitable execution — cebri icra yolu ile sattırılmıyan malların, semerelerini tahsil ve alacaklıya teslim etmek maksadiyle bir yedi emine tevdii

equitable interests —- hukuken malik olmamakla beraber bir mülk veya mamelekten malik gibi faydalanan kimsenin haiz olduğu hak ve menfaatler

equitable lien — teslimi meşrut (koşula bağlı, koşullu) şekilde olmıyan rehin, kanunî (zilyetsiz) rehin

equity — nasafet

equity law — “ Chancery” adlı mahkemenin içtihatlariyla meydana getirilen ve örf ve âdet hukukundan farklı olan hukuk kaidelerinin bütünü, nasafet hukuku 

equity (maxims of - ) — nasafet (hakkaniyet) hukukunun dayandığı ilkeler

equity of a statute — kanunun ruhu

equity of redemption— borcunu vaktinde ödemediğinden ipotekle takyid edilen gayrimenkulü üzerindeki mülkiyet hakkını kaybeden kimsenin haiz olduğu vefa hakkı

equivalent — ivaz, bedel, karşılık

erasure — silinti

erroneously — sehven, hatalı olarak

error in law — adlî hata

error of fact — maddî hata

error of law — hukuki hata

error (writ of - ) — ceza hükmünde işlenen adlî hatalara dayanan itiraz escape — mücrimi kaçırma suçu

escape - warrant — firarinin yakalanması için emir, yakalama müzekkeresi

esheat — mirasçısız ölen kimsenin emlâkinin devlete intikali

escrow— üçüncü bir şahsa tevdi edilen ve ancak muayyen şartların tahakkuku halinde hüküm ifade edecek bir taahhütname

espionage — casusluk

esquire (kısaltılmış şekli: Esq.) — yüksek memurlarla sulh yargıçlarına ve baroya kayıtlı buluuan avukatlara mahsus olarak kullanılan resmî lâkap

essence of a contract — bir sözleşmenin havi olması lâzım gelen (zarurî veya esaslı olan) rükünler

essential (integral) component part — mütemmim cüzü

essential mistake — akdin zatında hata (bk. Hata No. 1)

essential qualities faction for breach of warrantry of - ) — ayıp dâvası

essoign (or essoin) — mahkemede hazır olmıyan kimsenin mazur görülm esi; mazeret sebebi 

establishment — müessese (No. 3)

establishment (branch ) — şube

estate — mâmelek, miras, (N o. 1), sermaye (No. 1)

estate — arazi üzerinde hukuken tanınan bir menfaat, faydalanma hakkı

estate (absolute-) — vaktinden evvel feshi kabil olmıyan faydalanma hakkı

estate (conditional - ) — infisahı şarta muallâk faydalanma hakkı

estate (contingent-)  — muayyen bir hadisenin tahakkukunda intikal edecek faydalanma hakkı

estate ( customary - ) — mahallî örf ve âdetlere tevfikan meydana gelen faydalanma hakkı

estate (determinable-) — muayyen bir hadisenin tahakkuku anında nihayet bulan faydalanma hakkı

estate (equitable-) — hukuken mülkiyet olmamakla beraber bir mülk veya mamelekten mülkiyet gibi faydalanma imkânını veren hukukî durum

estate (legal - ) — herkese karşı (mutlak olarak) muteber bir faydalanma hakkı

estate (vested - ) — bir şahısta tesbit edilen faydalanma hakkı

estate in common — birden çok kimsenin iştirak halinde haiz olduğu faydalanma hakkı

estate in expectancy — beklenen faydalanma hakkı

estate in fee simple — bir kimseye ve onun mirasçılarına ait olan gayri mahdut faydalanma hakkı

estate in possession — şimdiki kullanma imkânını veren faydalanma hakkı

estate in severalty — bir tek kimseye ait faydalanma hakkı

estate o f freehold — bir kimsenin ömrü süresince sahip olduğu faydalanma hakkı

estate of inherritance — kabili tevarüs olan faydalanma hakkı

estate tail — fürûa intikali kabil olan faydalanma hakkı

estate clause — ferağ senetlerine dercedilen temlik şartı

estate contract — bir gayrimenkul sahibi tarafından yapılan ve aynî bir hakkın tesisine müteallik olan sözleşme

estate duty — intikal vergisi

estate owner — herkese karşı (mutlak olarak) muteber bir faydalanma hakkının sahibi

estates o f the realm — İngiltere’ de üç siyasî sınıf (asilzadeler, ruhban sınıfı ve avam)

estimate — bütçe tahmini

estimation o f evidence — delillerin takdiri

estimator — muhammin

estoppel— davacı veya dâva olunanın, kendi hareket tarzı ile kabili telif olmayan iddiaları ileri sürmelerinden menedilmeleri

estoppel by deed — tanzim edilen bir senedin veya onun muhtevasının doğruluğunun senedi tanzim eden kimse tarafından inkâr edilememesi

estoppel by record — kesinleşmiş bir hükümde bir kimsenin aleyhinde tespit edilen olayların o kimse tarafından inkâr edilememesi

estoppel by respresentation — salâhiyetsin temsilcinin yaptığı muamele ve tasarruflara zımnî icazet

estoppel in pais — muayyen bir hareket tarzı neticesinde zımnen mevcut sayılan fiilî veya hukukî durumun sonradan inkâr edilememesi

estovers (common of - ) — baltalık hakkı

estrays — kaybolan ehli hayvanlar 

estreat — kopya, suret, ilâm

evacuation — tahliye

evade the law ( to - ) — kanuna karşı hile

eviction — zapt hali

evidence — delil, beyyine

evidence for the prosecution — âmme şahidi

evidence of opinion — ekspertiz (bk. Beyyine No. 1)

evidence o f private documents — hususî beyyine No. 2 a)

evidence of public documents — resmi beyyine (bk. Beyyine No. 2 b)

evidence taken on the spot — mahallinde keşif (bk. Beyyine No. 1)

evidence (circum stantial - ) — emare

evidence (con clu sive - ) — katî beyyine

evidence (derivative - ) — kendiliğinden değil de, diğer sebeplerden dolayı ispat kudretini haiz olan beyyine

evidence (direct - ) — doğrudan doğruya beyyine

evidence (directions f o r - ) — ispat karan

evidence (docum entary-) — tahrirî beyyine

evidence (extrinsic-) — senetlerle birlikte şahadet

evidence (hearsay or indirect • ) — bir tanığın başka bir kimseden aldığı habere istinaden yaptığı şahadet, simaa müstenid şahadet

evidence (king’s - ) — ele veren suç ortağının şahadeti

evidence (oral - ) — şahadet

evidence (original - ) — kendiliğinden ispat kudretini haiz olan beyyine 

evidence (parol • ) — şahadet 

evidence (prima facie - ) — katî olmıyan karine

evidence (primary - ) — diğer delillere nazaran tercihe şayan beyyine

evidence (principles of - ) — beyyine sistemleri

evidence (prisoner’s - ) — sanığın lehinde şahadet

evidence (real - ) — mahallinde keşif; mahkemeye delil olarak sunulan maddî şeylerle beyyine

evidence (secondary - ) — daha iyi deliller mevcut olmadıkça iktifa edilmesi lâzım gelen beyyine

ex contractu — sözleşmeden doğan, akdî

ex delicto — haksız fiilden doğan

ex dolo malo non oritur actio — hakKın suiistimali dâva hakkını vermez

ex gratia — lütuf olarak

ex mero motu — isteyerek

ex officio — resen

ex parte — dâvada taraf olmıyan ilgili bir kimsenin, veya taraflardan biri hazır bulunmadığı halde diğer tarafın yaptığı talep

ex parte application — acele itiraz

exaction — ödenmesi lâzım gelmeyen Bir harç veya bedelin bir adliye memurunca talep (veya kabul) edilmesi

examination — sorgu, istima

examination - in - chief — bir tanığın istimaI

examined copy — senedin asliyle mukayese edildikten sonra doğru olarak yeminle tekit edilen eşyazı

examiner — şahitleri mahkeme haricinde istima etmeğe memur edilen kimse

examining judge — tahkikat hâkimi, soruşturma yargıcı

examining magistrate — sorgu hâkimi (yargıcı)

exarchate — ekzarhlık

excavation — hafriyat

exception (in procedure) — itiraz, defi

exception (saving clause in a deed) — istisna, istisnaî şart

exceptional Budget reciepts — fevkalâde varidat, olağanüstü gelirler

exceptional circumstances —- fevkalâde haller

exceptional provisions — istinaî hükümler

exceptional time limits — fevkalâde mühlet

exceptional war measures — olağanüstü harb tedbirleri

excessive penalty — fahiş cezai şart (bk. Fahiş No. 3)

exchange — tırampa (trampa)  

exchange of offices or posts — becayiş

exchange o f population — ahali mübadelesi

exchange (bill of - ) — poliçe, kambiyo

exchange (Bills of - act) — poliçe (kambiyo) kanunu

exchange (forced - ) — mecburî rayiç

exchange (rate of - ) — kambiyo rayici

Exchange — borsa

Exchange gambling — borsa oyunu

Exchange operations — borsa muameleleri

Exchange price — borsa rayici

Exchange regulations — borsa hukuku

Exchange (Commercial or Merchandise or Produce - ) — ticaret borsasi

Exchange (Stock - ) — menkul kıymetler borsasi

Exchequer —- devlet hâzinesi, hazine

Exchequer bills — hazine bonoları

Exchequer (Chancellor o f the - ) — Ingilterede Maliye Bakanı

Exchequer (Court of - ) — Sayıştay

excise (duty of - ) — istihlâk vergisi

excitation — tahrik

exclusion (to the - of) — hariç olmak üzere

exclusive jurisdiction — “common law” (İngiliz örf ve âdet hukuku) haricinde bulunan dâvalarda “ Chancery” mahkemesinin haiz olduğu kaza (yargılama) hakkı

exculpation — esbab-i mazeret, tebriye etme yahut ettirilme

excuse — mazeret, özür, tarziye

executed gift — elden hibe

execution — cebrî icra, icra

execution — ölüm cezasının infazı

execution (award of an order for - ) — tenfiz kararı

execution (writ of •) — icra emri

executioner — cellât

executive (the - ) — icra eden idare, faal idare (bk. Faal idare No. 1)

executive acts— hükümet muameleleri

executive control — Bakanların idare memurları üzerinde icra ettikleri murakabe (bk. Devletin teftiş ve murakabesi No. 2)

executive power — icra ve idare fonksiyonu (bk. Devlet teşkilâtı), âmme iktidarı

Executive Power — icra kuvveti, yürütme erki

executor — vasiyeti tenfiz memuru

executor de son tort — salâhiyeti olmadan vasiyeti tenfiz memuru gibi hareket eden kimse

executory — icra edilecek

executory devise — bir gayrı menkulü şarta muallâk olarak vasiyetle teberru etme

executory interest — ileride hüküm ifade etmek üzere bağışlanan menkul veya gayrimenkul mallardan istifade hakkı

executory (declare - ) — tenfiz kararlan

exemplary damages — yalnız zararın tazminini değil aynı zamanda bir

nevi ceza teşkil eden zarar ve ziyan bedeli

exemplification — resmî mühürfi taşıyan bir senedin resmf kopyesi

exemption — masuniyet, dokunulmazlık

exemption from punishment — cezayı kaldıran sebepler

exemption (from taxes) — muafiyet 

exemptions of diplomatic envoys — diplomasi muafiyetleri

Exequatur — konsolos beratı

exheridation — mirastan iskat

exhibit — yemin ile teyıd edilen bîr beyannamede zikir ve atfedilen senet veya belge

exhibition — sergi

exigent (or exigi facias) — medenî haklardan iskat hususunda yapılan talep

exitus (issue or offspring) — fürû 

exitus (joinder of issue or clause of pleadings) — ihtilaflı noktaların tesbiti

exitus (yearly rents and profits of lands) — tabiî veya medenî semereler

exoneration — ibra, tebriye

expatriation — vatandaşlıktan iskat, yeni bir vatandaşlığa kabul neticesinde eski vatandaşlıktan mahrumiyet

expectancy — beklenen haklar

expectant — namzet, beklenen hakkın sahibi

expectant heir — mirası bekleyen kiınse

expenses — masruflar

expert — ehlivukuf, bilirkişi, eksper

experts opinion (report) — ekspertiz (bk. Beyyine N. 1)

expertise — ekspertiz

expiration (or expiry) - - hitanı, inkiza, bitim

explanation — izah, tefsir, yorum 

explicit — sarih

explicitly — sarahaten

explosive substances — patlayıcı maddeler

export (or exportation) — ihracat

export commercial credit — teminatlı akreditif (bk. Akreditif No. 1)

export duties — ihracat gümrük resimleri (bk. Gümrük resini)

export trade — ihracat

expose a child — çocukların terki (bk. Terk No. 2)

exposing (an offender) — teşhir 

exposure (indecent-) — hayasız vaz ve hareketler

express — sarahaten, açık

expression of feeling — hislerin ifadesi (bk. Fiil No. 3)

expression of an opinion), — bir fikrin ifadesi (bk. Fiil No. 2)

expressions of the will (intention aiming at an act in the law) (juristic act) — hukuki muameleyi istihdaf eden irade tezahürler 

expropriation— istimlâk, kamulaştırma

expulsion — memleket dışına çıkarma

extension of time — temdit, uzatma

extend — haczetmek (tahsili emval kanunu gereğince)

extent — haciz kararı (tahsili emval kanunu gereğince)

extent - in - chief — devlet alacakları yüzünden yapılan cebri icra

extenuating circumstances — cezayı hafifletici sebepler

exterritoriality — dokunulmazlık

exterritoriality of diplomatic envoys — diplomatik masuniyet (dokunulmazlık

extinction of pledge — rehin fekki (bk. Fek No._ 3)

extinguishment (of a right etc.) — sukut

extortion. — şantaj 

extortioner — âmir-i mücbir

extract — hülâsa, icmal

extract form land register — tapu senedi

extradition — suçluların iadesi

extrajudicial acts— mahkeme dışı muameleler

extraneous — ecnebi, yabancı

extraordinary Budget reciepts — fevkalâde varidat, olağanüstü gelirler

extraterritoriality — hariç - ez memleket

eyre (justice in - ) — devriye hâkimi, seyyar yargıç