TEMEL İNGİLİZCE TÜRKÇE HUKUK SÖZLÜĞÜ - I

A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R -  S - T - U - V - WYZ 

î. O. U. — borç senedi

idem — aynı; aynen, keza

identical — tamamile aynı, müşabih

identify — hüviyetini tayin veya ayniyetini isbat etmek

identity — hüviyet; ayniyet, şahsiyet

idiocy — akıl hastalığı

idiot — akıl zayıflığına müptelâ

idle and disorderly persons — başı boş, tembel ve işsiz kimseler

ignorance — cehil

ignorance of the law excuses no man — kanunu bilmemek mazeret sayılmaz

ignoranti a facti excusat; ignorantia juris non excusat — vakaları bilmemek mazeret sayıldığı halde kanunu bilmemek mazeret sayılmaz

illegal — kanunen menedilen, kanuna aykırı

illegal practices — seçimlerde memnu hareket ve fiiller

illegal price — fahiş fiyat (bk. Fahiş No. 1)

illegality — hukuka aykırılık

illegitimacy — gayri meşru olma hali, nesebi sahih olmıyan çocuğun durumu

illegitimate — nesebi sahih olmıyan, gayrimeşru

illicit price — fahiş fiyat (bk. Fahiş No. 1)

ill - treatment — pek fena muamele (bk. Boşanma sebepleri No. 1)

im becility — akıl hastalığı

immaterial — ehemmiyetsiz

immemorial — hatırlanamıyacak kadar eski

immigration — dışardan içeriye göçmenlik

imminent danger — yakın (muhakkak) tehlike

immoral consideration — ahlâka (adaba) aykırı sebep veya mevzu

immoral offence — âdab - 1 umumiye aleyhine suç

immorality — ahlâka (adaba) aykırılık

immovable goods -— gayrimenkul mal (bk. Mal A, b)

immunity —- masuniyet, dokunulmazlık

immunity from taxes— vergiden muafiyet

impanel — jüri heyeti listesine girmek, jüri kaydedilmek

impartial — bitaraf, tarafsız

impeachment — ağır bir siyasî suç yüzünden Avam Kamarası huzurunda açtığı ceza dâvası, bakan aleyhinde ittiham

impeachment o f waste — bir gayrimenkulü iyice muhafaza mecburiyeti

impecunious — parasız

impede the liberty of auction — müzayedeye fesat karıştırmak

imperative provision— âmir hükümler

imperialism — emperyalizm

imperil — tehlikeye koymak

impertinence — münasebetsiz veya ehemmiyetsiz iddiaların ileri sürülmesi

iınplead — aleyhinde dâva açmak; kovuşturmaya başlamak

implement — âlet, vasıta, açenta; tamamlama

implication — delâlet; işlenen fiillerden işleyen kimsenin zımnî rızasını istihraç

implied contract — kanunî (zımnî) akit

implied (implicit) declaration of will (intention) — zimnî irade izharı

implied trust — var sayılan tesis (vakıf)

import — ithalat

import duties — ithalât gümrük resimleri (bk. Gümrük resmi)

importance — ehemmiyet, nüfuz, tesir

importation -— ithalat, ithal edilen eşya

importation (prohibition of - ) — ithalat memnuiyeti

importer — ithalatçı

imposition of duties — vergi mükellefiyeti, tekâlif

impossibility of performance — edanın imkânsızlığı

impost — vergiye bağlanmış şey

impostor — hilekâr, mürai

impound — müsadere (haciz) etmek; haczedilen şeyleri mufaza altına almak

impracticable — olamaz, yapılamaz

impresciptible right — müruru zamana (zaman aşımına) tabi olmıyan hak

impressment — ordu veya donanmaya zorla asker olarak yazmak

imprest — avans, peşin para

imprimatur — “ basılabilir” şerhi

imprisonment — hapis

imprisonment for debt — borç için hapis; hapsen tazyik

imprisonment without hard labour — hafif hapis

imprisonment (false -) — haksız mahpusluk

impunity — cezadan muaflık, şahsî masuniyet

imputability — isnadedilebilme, isnada kabiliyet

in camera — gizli celse

in curia — açık (alenî) celsede

in custodia legis — kanunun himayesi altında

in esse — şimdiki halde mevcut; olan 

in extenso — uzun uzadıya, tafsilâtiyle, aynen

in forma pauperis — adlî müzaheret

in futuro — ileride

in gremio legis — kanunun sinesinde

in gross — toptan

in gross — şahsa bağlı hak

in invitıun — mukavemet gösteren kimse aleyhinde

in loco parentis — ana babanın yerinde bir çocuğa bakan kimse

in media res — tam işin ortasında

in misericordia — elinde, kudreti dahilinde

in nomine — namına

in open court — açık (alenî) celsede

inpais — kanunî usuller dışında

in pari materia — müşabih bir meselede

in perpetuuın — ebediyen, ebedî olarak

in personam — şahsi (hak veya dâva)

in pleno — tamamiyle

in posse — varolabilen şey

in praeaenti— halen, şimdi, bu anda

in propria persona — asaleten, bizzat

in re... — filan meselede

in rem — aynî (hak veya dâva)

in statu quo — eski durumda

in terrorem — korkutmak maksadiyle konan kayıt

in toto — büsbütün, tamamiyle

in transitu — transit olarak

inability — ehliyetsizlik

inadequacy — noksanlık; uygunsuzluk

inadmissibility of action — dâvanın dinlenmemesi

inadvertence ( by - ) — dikkatsizlikle, ihmalsizlikle

inalienable rigbts — feragati caiz olmayan (devrolunamıyan) haklar

inappropriate — elverişsiz, uygunsuz

Inc. — Amerikada hükmî şahsiyeti haiz olan bir ticaret şirketini gösteren kısaltma

incapable —- âciz, ehliyetsiz

incapacity — ehliyetsizlik

incarcerate — hapsetmek, hapse koymak

incarceration — mahpusluk, mevkufluk

incendiarism — kundakçılık

incendiary —- kundakçı

incest — mahremi (akraba) ile zina

incestuous — akraba ile zinaya ait

inchoate instrument — açık bono

incident — hadise

incident — ait, mütevakkıf olan

incidental claim — hadis dâva

incitement — suça tahrik

incitement to disaffection — itaatsızlığa tahrik

inelosure — çiftçiyi topraklandırma

inclusion — ithal, derç

income — varidat, gelirler; irat, kazanç

income tax — kazanç vergisi, irat vergisi, gelir vergisi

incompatibility — birleşmiyen işler

incompatibility of temperament — şiddetli geçimsizlik (bk. Boşanma sebepleri No. 2)

inconclusive presumption — katî olmıyan (alelade) karine (bk. Beyyine No. 4 b)

incorporated — hükınî şahsiyeti haiz olan ticaret şirketi; hükmî şahsiyetle mücehhez olan

incorporation — birleştirme; tüzel kişiliğin bahsedilmesi

incorporeal goods — gayrimaddi mallar (bk. Mal, B, b)

increase of capital — sermayenin çoğaltılması

increase of reglementary seniority — kidem zammı

incriminate — bir suçla nıütehhem kılmak

inculpate — suç isnat etmek

incumbent — vazife, görev

indebtedness — borçluluk

indecency — adâb - ı umumiye aleyhine suç, umumî adaba aykırı fiiller

indecent assault — cebren ırza geçmek

indefeasible right — zaman aşımına tâbi olmıyan hak

indefeasible rights — feragati caiz olmayan haklar

indemnification — tekeffül, zamin olmak

indemnify — tekeffül etmek, zamin olmak

indemnity — kefalet, tekeffül, garanti

indemnity — tazminat

indent — senede bağlamak

indent — hüccet, senet, mukavelename

indenture — zikzak şeklinde ikiye bölünmüş sözleşme senedi

independance — istiklâl

independent —- müstakil, hür

indeterminate — belli olmıyan, gayri muayyen

indication of origin — menşe işaretleri

indicia — alâmetler, emareler

indictable offences — ittihama vesile teşkil eden suçlar

indictment — iddianame, şikâyetname

indigenous — yerli

indirect — dolayısilc

individual — fert, münferit şahıs

individualism — ferdiyetçilik

indivisibility — tecezzi etmemek

indivisum — şuyu hali

indorsement — bk. endorsement

inducement — teşvik, tahrik

inducement — delil, kıyas

inducement (matters of - ) — mürafanın başlangıcı

industrial court — İngiltere’de iş ihtilâflarını uzlaştırma yolu ile halletmeğe yetkili mahkeme; iş ihtilâfları hakem kurulu

industrial disputes -— iş ihtilâfları

industrial enterprise — sinaî müessese

industrial insurance company — bir nevi halk sigortası

industrial law — sanayi hukuku

industrial property — sinai mülkiyet hakları (bk. Fikrî haklar No. 4)

industrial school — mahkûm çocuklara mahsus sanayi mektebi

industry (law governing the - ) — sanayi hukuku

inebriety — sarhoşluk

ineffective — tesirsiz

inexcusable — affedilemez

infamous crime — terzil edici suç (bk. boşanma sebepleri No. 1)

infamy — terzil edici bir suç. yüzünden şahadette bulunmak kabiliyetinden mahrum olma hali

infancy — küçük olma hali

infant — yirm ibir yaşından küçük olan kimse

infanticide — yeni doğmuş çocuğunu öldürmek

infectious (contagious) diseases — sari (bulaşık) hastalıklar

inferior — madun

inferior court — “ High Court” , Central Criminal Court” vc Lancaster ve Durham’in “ Chancery Court” larından başka her mahkeme

infirmary — revir

infirmity — maluliyet, malûllük

inflation —- enflasyon

inflict — tecziyesine hüküm vermek

influence (undue - ) — nüfuzu kötüye kullanmak

informal — usule aykırı; şekilsiz

informal admission — mahkeme dışı yapılan ikrar

informality — usul ve merasime aykırılık

information — ihbar; ilk tahkikat; ele vermek

information bureau — istihbarat bürosu

informer — ele veren kimse

informer (common  - )-—suçluları araştırıp ele vermeği iş edinen kimse

infringement — bir hakkın ihlâli (tecavüzü)

infringement of a patent — bir ihtira beratının taklidi

inhabitants — mukiın olanlar, nüfus, ikamet eden halk

inheritance — mülke taallûk eden tevarüs, veraset, miras

inheritance ( accrual of - ) — tevarüs

inheritance (certificate of - ) — veraset senedi

inheritance (contract of - ) — miras mukavelesi

inheritance (devolution of an - ) — mirasın iktisabı; intikal

inheritance (disclaimer of an -) — mirasın reddi

inheritance (partition of the •) — mirasın taksimi

inheritance (renunciation of the •) — mirastan feragat

inheritance (share in the -) — miras hissesi

inheritance tax — intikal ve veraset vergisi

inheritor — mirasçı

inhibition — menetme veya edilme; yasak

inhibition — tapu sicilline geçirilen asarruf veya terhin memnuiyetine müteallik gerh

injunction — bir gey yapmak veya yapmamak hususunda mahkemece verilen emir 

injunction (compulsive-) — bir şey yapmak hususunda mahkemece verilen emir

injunction (interim or interlocutory-) — bir şey yapmak veya yapmamak hususunda mahkemece ittihaz edilen ihtiyatî tedbir

injunction (mandatory-) — bir şey yapmak hususunda mahkemece verilen emir

injunction (restrictive-) — bir şey yapmamak hususunda mahkemece verilen emir

injunction, (perpetual-) — bir şey yapmak veya yapmak hususunda mahkemece verilen kesin emir

injunction (preventive - ) — bir şey yapmamak hususunda mahkemece verilen emir

injunction (to apply for an -) — refi veya meni dâvası

injuria — haksız fiil, kanuna aykırılık

injure — zarar vermek

injured party — mağdur

injury — hasar, ziyan; hakaret

injustice — adâletsizlik; zulüm

inland bill — memleket içinde çekilen poliçe

inland navigation — iç sularda nakliyat

inland sea — iç deniz

inland waters — iç sular

Inner Temple — İngiliz avukat loncalarından biri

innings — denizden kara haline konan yerler

innkeeper (or innholder) — hancı, otelci

innkeeper's liability — otecilerin mesuliyeti

innocent — masum; suçsuz kimse

innominate contract — isimsiz akit, nevi şahsına münhasır akit 

Inns of court — İngiltere’de avukat loncalarıdırlar ki aynı zamanda hukuk mektebi mahiyetindedirler

innuendo — iftira yüzünden açılan ceza dâvalarında imâ ve kinaye mahiyetinde olan sözlere müteallik izahlar

inoperative —- hükümsüz, tesirsiz

inoperative (to become - ) — hükümden düşmek

inquest — sorgu yargıcı huzurunda jüri tarafından yapılan tahkikat (soruşturma)

inquest of office — suç eşyasının müsadereye tabi olup olmıyacağı hususunda bir devlet memuru huzurunda jüri tarafından yapılan sorugturma

inquiry — tahkikat, soruşturma

inquiry (writ of - ) — davacının lehinde giyab kararı verdikten sonra zararın tesbiti hususunda uygulanan usul

inquisition —- jüri tarafından yapılan istintak (sorgu ); böyle bir sorguya müteallik tutanak

inquisitorial system — engizisyon sistemi

insanity — akıl hastalığı

in self defence — megru müdafaa

inseparable — ayrılmaz

insertion — derç, içine konan gey

insignificant — cüz’î

insolvency — ödemelerin tatili; aciz

insolvent — âciz, borçlarını ödeyemeyen

inspection — tetkik, teftig, muayene

inspection ( on - ) — muayene gartiyle

inspection of documents — senet veya diğer belgeleri ibraz

inspection o f property — kegif ve muayene

inspector — müfettiş; iğleri idare eden kimse; enspektör

İnspector-Generalship — uıuumi müfettiglik

inspectorship deed — borçlunun işlerinin alacaklılar temsilcisinin nezareti altında tasfiyesi hakkındaki anlaşma

installation — yerleştirilme, tâyin

instalment — taksit, avans, mahsub

instalments ( by -) — taksitle

instance — dâva

instance (court of first-) — asliye mahkemesi

instigation — tahrik ve tegvik

instigator — muharrik (bk. Tahrik ve tegvik No. 3)

institute — İlmî müessese; encümen

institute clauses — deniz sigortaları poliçelerine dercedilen umumi şart ve kayıtlar

institution — müessese; müesses teamül veya içtihat

institutions of public utility — âmme müesseseleri

instructions — talimat, em irler; istigare; tenbih

instrument — âlet, vasıta, vekil

instrument — senet, borç senedi

instruments (negotiable-) — ticari senetler

instrument (bill, note) payable to order — emre muharrer senet 

insufficiency — kifayetsizlik

insult — tahkir, hakaret, tecavüz 

insulting — tahkirâmiz

insurable interest — sigorta menfaati

insurable value — sigorta değeri

insurance — sigorta, mal sigortası

insurance against risks of carriage — nakliyat sigortası

insurance against theft — hırsızlığa kargı sigorta

insurance agent — sigorta acentesi

insurance broker — sigorta prodüktörü

insurance for account of another — bagkası hesabına sigorta

insurance company — sigorta şirketi, sigorta kumpanyası

insurance for readers — gazete abonesiyle sigorta

insurance in case of death — ölüm sigortası (bk. Hayat sigortası No. 2)

insurance money — sigorta bedeli

insurance of interest — irat sigortası (bk. Hayat sigortası)

insurance of livestock — hayvan sigortası

insurance of the disabled —- malûliyet sigortası

insurance on the hull— tekne sigortası

insurance policy — sigorta mukavelenamesi, sigorta poliçesi

insurance premium —- sigorta ücreti, sigorta primi

insurance respecting aerial transportation — hava sigortaları

insurance taker — sigorta ettiren

insurance through registration under a newspaper’ s scheme — gazete abonesiyle sigorta

insurance (accident-)— kaza sigortası

insurance (fire - ) — yangın sigortası

insurance (liability -) — mesuliyet sigortası

insurance (life -) — hayat sigortası

insurance (marine-)— deniz sigortası

insurance (health -) — hastalığa karşı sigorta

insurance (maternity-) — analık sigortası

insurance (mutual-) -—- karşılıklı (mütekabil) sigorta

insured — sigortalı

insured interest — sigorta menfaati (bk. Menfaat No. 2)

insurer — sigortacı

insurgency — isyan

insurrection — isyan, ayaklanma

intellectual property — edebi mülkiyet hakları (bk. Fikrî haklar N o.l)

intelligence department — istihbarat dairesi

intelligence service — gizli istihbarat ve kontrol teşkilâtı

intendment of the law — kanunun maksadı (ruhu)

intention — rıza (No. 1b ) ; kast (bk. kusur) niyet

intention (declaration of - ) — rıza (No. 1 b)

intention (defective-) — rızada fesat

intentional — kasden, kasdî olarak

inter vivos — diri olanlar arasında

intercourse — münasebet

interdict — yasak emri, ınemnuiyet kararı

interdiction — memnuiyet

interest — ilgili olan kimse

interest — menfaat; hisse, pay 

interest — faiz

interest for default — temerrüt (gecikme) faizi (bk. Faiz No. 1)

interest on interest — faize faiz yürütülmesi

interest prescribed by contract or agreement — mukaveleye bağlı faiz, akdi faiz (bk. Faiz No. 3)

interest prescribed by law — kanunî faiz (bk. Faiz No. 2)

interest (compound-) — bileşik (mürekkep) faiz

interest (contingent - ) — beklenen haklar

interest (general-) — âmme menfaati

interest (insurable-) — sigorta menfaati

interest (insurance of - ) — irat sigortası (bk. Hayat sigortası)

interest (public - ) — umumi menfaat

interest (rate of - ) — faiz miktarı

interest (simple-) — basit faiz

interested— şerik, hissedar, menfaattar

interference — müdahale, karışma

interference (unlawful-) — fuzulî müdahale

interim — muvakkat, geçici

interim balance sheet — ara bilanço

interiıı certificate — muvakkat ilmühaber

interim dividend — ara temettü

interim injunction — ihtiyatî tedbir

interlocutor — ara karar

interlocutory decision — ara karar nevinden büküm

interlocutory injunction — bir şey yapmak veya yapmamak hususunda mahkemece ittihaz edilen ihtiyatî tedbir

interlocutory order — ara karar şeklindeki emir

intermediate port — ara limanı

interment — ölü gömmek

intermittently — fasıla ile, münavebe ile

internal — yerli, yabancı değil; derunî, batınî

international — milleterarası

international administrative law — devletler arası (milletler arası) idareler hukuku

international arbitral tribunal — hakem mahkemesi

international commercial law — devletler arası ticaret hukuku

International Court of Justice — milletlerarası adalet divanı

international courts — milletlerarası mahkemeler

international custom — milletlerarası örf ve âdet (bk. Örf ve âdet)

international' exhibition (shaw)— milletlerarası sergi

International Labour Law — milletlerarası iş hukuku

international law — devletler umumi hukuku, milletlerarası hukuk

international mercantil law — milletlerarası ticaret hukuku

international practice — milletlerarası örf ve âdet (bk. Örf ve âdet)

interantional public policy — milletlerarası âmme nizamı (hk. Amme nizamı No. 2)

international rivers (streams) — milletlerarası nehirler

international union — milletlerarası birlik (ittihat) bk. Birlik No. 5)

internment — göz altına alınma

internuncio — papa elçisi (bk. Elçi No. 2 h)

interpellation — istizah, gensoru

interpleader — dâvaya müdahale

interpleader (stakeholder-) — kendisinden talepte bulunan iki kişiden hakîkî hak sahibi olanın tesbiti içiıı bunlar arasında açılmasını istediği davâ

interpleader relief — diğer bir kimsenin elinde iken haczettirilen malın hakikî sahip tarafından istihkakı

interposition — tavassut

interpretation — tefsir, yorum

interpretation clause — tefsire yarayan kayıt

interpretative provisions — tefsir hükümleri

interpreter — tercüman, terceman

interrogation — sorgu, istintak

interrogatories — bir tarafça diğer tarafa yazılı olarak bildirilen ve “affidavit” şeklinde cevaplandırılacak sualler

interruption — fasıla, inkıta

intervener — müdahil

intervention — tavassut, müdahale

intervention — dâvaya müdahale

intervention (law-suit by - ) — müdahale yoliyle dâva

intestate — vasiyetsiz ölen

intestate succession — kanunî mirasçılar

intimidation — korkutma, ikrah, tehdit;

intolerance — müsamaha edemezlik, taassup

intoxication — sarhoş etme veya olma, sarhoşluk

in transitu (goods -) — aktarma eşyası

intra vires — selâhiyet çerçevesi içinde

introducer — muharrik, m ü§ewik

intrusion — fuzulî işgal, gasp 

inure — hüküm ifade etmek, yürürlüğe girmek

invalid — bâtıl, hükümsüz; battal; malûl, sakat

invalidation — battallık, iptal

invalidhood (or invalidism) — malûllük, sakatlık

invalidity — butlan

invalidity (declaration of - ) — iptal kararı

invention — icad, ihtira

inventor — muhteri, mucit

inventory — mevcudat (müfredat) defteri, envanter

inventory (furnishing of an - ) defter tutma

inventory stock — demirbaş eşya

invest — para yatırmak, para muayyen bir işe tahsis etmek

invested capital — sabit (tahsis edilen) sermaye

investigation — tetkik, araştırma, muayene

investigation of title — iktisap sebebini teşkil eden muamelenin muteber olup olmaması keyfiyetinin incelenmesi

investigation (report o f - ) — muayene raporu

investiture — gayrimenkulün teslimi; tâyin, tevcih

investment — para yatırmak

inviolability — masuniyeti şahsiye, kişi dokunulmazlığı

inviolability of one’s house — mesken masuniyeti, konut dokunulmazlığı

invitation — dâvet, çağırma

invitee — zilyet tarafından dükkân, mağaza, fabrika gibi iş yerlerine girmeğe davet olunan kimse

invoice — fatura, hesap' pusulası

İOU — borç senedi

irrebuttable (conclusive) presumption — katî karine (bk. Karine)

irrecoverable — tahsili kabil olmıyan irregular — usulsüz, nizamsız, nizama aykırı

irregularity — usul kaidelerine aykırılık

irremovability (from office) — lâyenazillik

irremovubitity of a pauper — bir fukaranın yardım gördüğü yerinden çıkarılmazlığı

irreparability — taınir edilemezlik

irresponsibility — adem-i mesuliyet, sorumsuzluk

irrevocable (letter of) credit — gayrikabil-i rücû (dönülemez) akreditif (bk. Akreditif No. 3)

issuable — tabı ve neşre lâyık, prensip meselesine taallûk eden

issue (of a person) — fürû

issue in the action — münaziünfih mesele

issue (at - ) — uıünazaalı, ihtilaflı

issue (bank of - ) — tedavül bankası

issue (date of - ) — ihraç günü, keşide günü

issue (gen eral - ) — bir suç isnadını tamamen ve genel olarak inkâr

issue (joinder in - ) — hükümden önce soil nıürafa

issue (object at - ) — münazaalı mesele

issue (place of - ) — ihraç yeri, keşide yeri

issues — haczettirilen arazinin semereleri

itein — bent, lıesapta münferit rakam

itinerant — seyyah, gezginci, seyyar