A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - WYZ
P. C. — bk. Privy Councillor
P. P. 1. — bk. Policy proof of interest
pace — müsaadesi ile
package — paket, denk
packet — paket, posta vapuru
packet - boat — posta vapuru, yolcu gemisi
packing — paketleme, ambalaj
pact (or paction) — ahit, anlaşma, pakt
pacta dant legem contractui — anlaşma sözleşmenin kanunudur
pacta quae contra leges constitutionesque vel contra bonog mores fiunt nullam vim habere, indubitati juris est — kanun ve nizamlarla ahlâka (âdaba) aykırı muamelelerin batıl olması inkâr edilmez hukuk prensiplerindendir
pacta sunt servanda — ahde vefa
paid — ödenmiş
paid - up — tamamen ödenmiş
pain — ceza
pain of death — ölüm cezası
pais (in - ) — kanunî usuller dışında
Pandects — Justinian’in Digestleri
pandects Law — pandekt hukuku
pander — fuhşiyata tahrik eden
pandering — fuhşiyata tahrik
panel — juri azalarının listesi
papacy — papalık
papal nuncio —- daimi olarak gönderilen papanın murahhası (bk. Elçi, 1 b2)
paper — kâğıt; risale, gazete; kaime, bono
paper - currency — kâğıt para rayici
paper-money — kâğıt para, banknot
paper office -— dosya dairesi
papers — hüccet, gemii evrakı
par (above -) — itibari kıymetten üstün kıymet
par (at - ) — basabas
par (below - — itibarı kıymetten duu kıymet
parage (or paragiumj — kan (soy), ünvan (paye) veya rütbe itibarile
eşitlik
paragraph — fıkra (bk. Madde)
paramount — rütbece mafevk, reis
paraphernalia — karıya verilen ve fakat koca hayatta bulundukça onun mallarından sayılan ziynet ve süs eşyası
paravail — madun
parcel of goods — parça mal (bk. Navlun mukavelesi No. 3)
parcels — arsa parçaları
parcels — bir vesikanın esas kısmından sonra gelen kısım
pareceling out — ifraz
parcenary — müşterek varislik, ortak mal sahipliği
pardon — af, hususi af
parent • firm — ana şirketi
paentage — hısımlık
parental guardian — veli
parental power — velayet
parentless — öksüz
pares — eşit olanlar
pari materia ( in - ) — müşabih bir meselede
pari passu — aynı muameleye tabi; eşit olarak
Paris Declaration of 1856 — Paris deniz harb hukuku beyannamesi
parish — hususî idare mahiyetinde olan mahalle, komün, köy
parish - clere — mahalle muhtarı
parish - council — mahallenin ihtiyarlar heyeti
park — kuşatılan av sahası
Parliament —- parlâmento, Millet Meclisi
Parliament’s explanatory decision (resolution) — teşriî tefsir (bk. Tefsir, a)
Parliament (act of •) — meclis kararı
parliamentary agents — hususî bir şahıs tarafından kanun tasarılarının hazırlanması veya takibi için kullanılan hukukçular
parliamentary committees — meclis encümenleri, meclis komisyonları
parliamentary committee o f the whole
House — Kamutay
parliamentary franchise — milletvekillerini sekmek hakkı
parliamentary inquiry — meclis tahkikatı (soruşturması)
parliamentary monarchy — parlamenter monarşi (bk. Monarşi)
Parliamentary Secretary— siyasi müsteşar
parliamentary system of government — parlâmento rejimi
parliamentary train — posta treni
parliamentary year — meclis toplantı yılı (bk. Y ıl)
parol — şifahi, sözlü
parol contract — şifahi akit
parol evidence — şahadet (bk. Beyyine No. 3)
parole — namus ve şeref sözü; yevmi parola
parricide — baha katili, babayı öldürme suçu
part — kısım, parça, cüzü; cüz; pay, hisse
part (component, essential or integral - ) — mütemmim cüzü
part performance — şekle riayetsizlik yüzünden bağlayıcı mahiyette olmayan bir sözleşmenin kısmen ifası (bunu kabul eden taraf şekilsizlik itirazında bulunamaz)
particeps criminis — suç ortağı
participation — ortaklık
particular (petty) average — küçük
(hususî) avarya (bk. Avarya No 2)
particulars — teferruat; dâva arzuhali veya cevap lâyihasının ihtiva etmesi lâzım gelen hususlar
parties (of transaction or proceeding) — taraflar, iki taraf; âkidler
parties (joinder of - ) — birlikte dâva
partition — bir gayrimenkulün müşterek malikleri arasında taksimi
partition (action for - ) — taksim dâvası
partition of the inheritance — mirasın taksimi
partition wall — çit
partner — şerik, ortak
partner (full general, personally liable or responsible - ) — gayrimahdut bir şekilde mesul olan şerik, şahsen mesul olan şerik
partner (limited*) — komanditer
partner (managing, acting or working-)— şirket müdürü, faal şerik, idari işleri gören ortak
partner (sleeping, dormant or special - ) — hususi şerik
partner (unlimited-) — komandite
partnership — şirket, ortaklık (âdi veya kollektif)
partnership at will — belli olmayan bir süre için akdedilen şirket
partnership (limited - ) — komandit şirket
partnership (mercantil-) — kollektif şirket
partnership • contract — şirket mukavelenamesi
partnership - firm — şirket unvanı
partnership - funds — şirket sermayesi
part - owner — hissedar, pay sahibi
part - payment — kısmî tediye, taksit
party —- siyasi parti
party — dâvada taraf
party (concerned or interested •) — ilgili kimse
party to contract — âkit
party - wall — çit, müşterek duvar
pass — geçit; yol tezkeresi; paso
passage — geçit; yolculuk
passage (right o f - ) — hususi sulardan geçit hakkı
passenger — yolcu
passenger’s luggage — bagaj
passim — (bir kitabın) müteaddit yerlerinde
passing — intikal
passing off — bir tacirin kendi mal ve mamulatını başkasının malı olarak satması
passive resistance — pasif mukavemet
passport — pasaport
pasturage (or pasture) — mer’a
pasture (common of - ) — mera hakkı
patent (letters-) — imtiyaz name, berat
patent (right) — ihtira beratı (hakkı)
patent - agent — ihtira beratı işlerinde mütehassıs kimse
patent - holder -— ihtira beratı sahibi
patent - law — ihtira beratı hukuku
patent - office — sınai mülkiyet idaresi
patent rights — sınaî haklar
patent - rolls — ihtira beratı sicili
patent - rolls — ihtira beratı sicilli
patentable — ihtira beratına lâyık
patentee — imtiyaz sahibi, ihtira beratı sahibi
pater est quem nuptiae demonstrant — evlilik mevcut iken doğan çocuğun babası, kocadır
paternity —- babalık
patient — mecnun, deli; mümeyyiz olmayan kimse
patria — komşulardan kurulmuş olan jüri
patriarch — başpapaz
patriarchate — patriklik
patriarchate (patriarchism) —• peder-şahilik
patriarchy — patriklik
patrimony — kilise vakfı
patrol — askerî devriye
patronage — mahkûmların himayesi, patronaj
Patronage Secretary — parlamentoda hükümet partisi grubunun başkanlarından biri
pauper — iane kanunlarına tâbi olan kimse; yoksul
pauperis (in form a -) — adlî müzaheret
pawn — rehin
pawn broker — rehin mukabilinde ikraz ile meşgul müessese
pawn - office — rehin mukabilinde ikraz ile meşgul müessese
p a y - ödeme, tediye; ücret, maaş
pay - bili — aylık (maaş) bordrosu
payday — tediye günü
payable to bearer (or to order) — hamile (veya emre) yazılı
payee — poliçeden faydalanan
Paymaster - General — haznedar
payment — ifa, tediye, Ödeme, taksit
payment against documents credit — teminatlı akreditif (bk. Akreditif No. 1)
payment for honour — bit tavassut tediye (bk. Tavassut No. 2 )
payment into court — dâva sırasında bir paranın müddeabihin karşılığı veya teminat olarak mahkemeye tevdii
payment on account — mahsuben tediye
payment on receipt credit — basit akreditif (bk. Akreditif No. 1)
payment summons — ödeme emri
payment (day of - ) — ödeme (tediye) günü
payment ( in - ) — tediye olarak
payment (in lieu of - ) — ifa yerini tutan eda
payment (means o f - ) — tediye vasıtaları
payment (order f o r - ) — ödeme emri
payment (place of - ) — ödeme yeri
payment (stoppage f o r - ) — muhalefet varakası, ödeme yasaklığı
payment (time of - ) — ödeme zamanı
payments (suspension o f - ) — ödemelerin tatili
peace — hazar (bans) hali
peace time — hazar (bans) hali
peace (justice of the - ) — sulh yargıcı
peace (King's - ) — asayiş
peace (treaty o f - ) — sulh muahedesi
peculate — ihtilas etmek; başkasının para veya malını zimmetine geçirmek
peculation — ihtilas
peculator — muhtelis, kamu malını zimmetine geçiren, çalan.
pecuniary advantage — maddî menfaat, fayda
pecuniary claim — para alacağı
pecuniary debt — para borcu
pecuniary loss (or prejudice) — maddî (nakdî) zarar; zıya, mahzur
pecuniary warrant (or guaranty) — nakdî teminat
pedlar’s trade — gezginci esnaf
Peer — dük, markiz, earl, vikont ve baron olan asalet rütbelerinden birini haiz olan kimse
peerage — asilzadelik, asilzade rütbesi ; asilzadeler
Peers of Ireland — İrlanda asilzadeleri tarafından aralarından kaydı hayat şartıyla seçilmiş ve Lordlar Kamarasının üyesi olan yirmi sekiz asilzade
Peers of Scotland — İskoçya asilzadeleri tarafından aralarından seçilmiş ve Lordlar Kamarasının üyesi olan on altı asilzade
Peers of the realm — Lordlar Kamarasında bulunmaya salâhiyeti olan
Britanya asilzadeleri
penal action — kanunen ceza olarak tanzim olunan bir paranın tediyesine müteallik dâva
penal clause — cezaî kaide
penal (criminal) code — ceza kanunu
penal laws — ceza kanunları, ceza mevzuatı (bk. Ceza hukuku No. 1)
penal legislation —- ceza kanunları, ceza mevzuatı (bk. Ceza hukuku No. 1 )
penal policy — ceza siyaseti
penal servitude — ağır hapis
penal statutes — ceza kanunu
penalties restricting liberty — hürriyeti bağlayan cezalar
penalty (punishment) — para cezası
penally (nominal sum payable on breach of a contract etc.) — cezai şart
pendente lite — dâvada muallâkiyet, dâvanın derdest-i rüyet olması
pending at law (or in court) — dâvada muallâkiyet
penitentiary law — ceza ve tevkifevleri hukuku
pension— tekaüt maaşı; emekli aylığı
pension fund — tekaüt sandığı
peppercorn - rent — yalnız itibarî mahiyette olan kira bedeli
per annum — yıllık, her sene
per capita — nüfus başına; birbirine eşit (paylar); müsavat (eşitlik) üzere
per cent. ( = per centum) — yüzde
per cur. ( = per curiam) — mahkemece
per diem — hakkı huzur
per incuriam —- dikkatsizlik yüzünden
per infortunium — talihsizlik olarak
per mensem — ayda, her ay
per minas — ikrahla, korkutarak
per my et per tout — yarısı ve tamamı olarak
per pro. (per procurationem) — temsilci sıfatıyla
per quod — bununla
per quod consortium et servitium amisit — haksız tecavüze uğramış bir kadının refakat ve hizmetlerinden mahrum kalan kocanın tecavüz edene karşı açtığı tazminat dâvası
per se — yalnız başına
per stirpes — tabakalara göre
per totam curianı — mahkemenin bütünü tarafından
per tout et non per my — tek bir şahıs gibi müşterek
perambulation — bir arsanın sınırlarını tayin veya tetkik etmek maksadıyla yapılan dolaşma
percentage — yüzdelik, komisyon, pay
perception — ıttıla; tahsil, kiraların toplanması
perdurable — daim i; devamlı
peremptory — kati, mutlak, itiraz veya af kabul etmez
peremptory term — ıskat edici ve temdit edilemiyen mühlet
performance — borcunun yerine getirilmesi; ifa
performance — ediş, eda, edim
performance ( contemporaneous or simultaneous - ) -— aynı zamanda yapılması lâzım gelen ifa
performance (contract for successive-) — mütevali teslim . mukavelesi
performance (place of - ) — ifa yeri
performance (specific - ) — aynen ifa
performance (time of - ) — ifa zamanı
performance by a third party — başkasının fiilini taahhüt
performance in lieu of payment — eda yerini tutan ifa
perils of the seas — deniz rizikoları
period — ecel; devre; fazla; süre
period of limitation — zamanaşımı süresi
period of time — ecel
periodic (or periodical) — muntazam fasılalarla vukua gelen veya tekerrür eden
periodical payments — muntazam ve muayyen zamanlarda yapılacak edalar
periodicals — süreli yayınlar
perishable — çabuk (üreyen veya bozulan
perjury — yalan yere yemin
permanent — devamlı, daimî
Permanent Court of Arbitration — daimî hakem divanı
Permanent Court of İnternational Justice — milletlerarası daimi adalet divanı
permanent neutrality — daimî bitaraflık
permanent (durable) obligations —devamlı borç münasebetleri
permissible — caiz, cevaz verilir
permission — izin, mezuniyet, ruhsat
permissive — izin verici
permit — ruhsatname, ruhsatiye
permit of residence — ikamet tezkeresi (bk. İkamet beyannamesi)
perpetration — ika, işleme
perpetrator — fail
perpetua lex est, nullam legem hıımanam ac positivam perpetuam esse, et clausula quae abrogationem excludit, ab initio non valet — 1 ebedî bir kanuna göre insanlarca vazedilen hiçbir kanun ebedî olamayacağı gibi kanunun kaldırılmasını men eden her kaide tâ baştan beri batıl sayılır
perpetual injunction — bir şey yapmak veya yapmamak . hususunda mahkemece verilen kesin emir
perpetual neutrality — daimî bitaraflık
perpetuation of testimony — delillerin tespiti
perpetuity — mülkiyetin iktisabını ebedî olarak tehir edici kayt
perpetuum ( in - ) — ebediyen, ebedî olarak
person — şahıs, kişi
person (natural-) — hakiki şahıs, tüzel kişi (bk. Şahıs)
person (natural-) — hakiki şahıs gerçek kişi
person subject to military law — asker; askerî şahıs
personage — şahsiyet, kişilik
personal action — alacak dâvası, menkul dâvası
personal action of law — şahsî dâva (No. 1)
personal effects — zatî eşya
personal guarantee — şahsi teminat
personal interests — şahsi menfaatler
personal performance — şahsi eda
personal property— menkul mülkiyeti
personal representative — vasiyeti tenfiz memuru; terekenin tasfiyesi ile ödevli olan kimse; müteveffanın yerine geçen halef; mirasçılar
personal shares— nama yazılı senetler
personal statute — ahkâm-ı şahsiye, şahsî statü
personal subrogation — şahsî halefiyet (bk. Halefiyet No. 1)
personal union — şahsî birleşme (bk. Birleşme No. II)
personality — şahsiyet, kişilik
personally — asaleten, bizzat, şahsen
personalty — menkul mallar
personalty (m ixed« ) — gayrimenküllere müteallik gahsî haklardan ibaret olan menkul mallar
personalty (pure - ) — gayrimenkullerle hiçbir alâkası olmayan menkul mallar
personam ( in - ) — şahsî (hak veya dâva)
personation — sahte ünvan takınma
personnel — memurlar, gemi adamları
petition (to a Court) — dâva dilekçesi
petition (to a public officer) — istida
petition (to the Crown -or Parliament) — arzuhal, dilekçe
petitions (committee on - ) — arzuhal encümeni
petition (right of - ) — arzuhal hakkı
petition for dissolution o f marriage (or for divorce) — boşanma dâvası
petition right — şikâyet hakkı
petition o f right — idarenin veya memurların yaptıkları kanunsuz muameleler yüzünden hazine aleyhinde açılan dâva
Petition of Right — halkın hürriyeti için Parlamento tarafından 1 inci Charles’e verilen ve 1628 de kabul ve tasdik edilen tasarı
petitioner — arzuhal sahibi
petty — ufak tefek, tali
petty hag office — “ Chancery” mahkemesinin esas kalemi
petty jury — jüri heyeti
petty serjeanty — mukataalı meşruta
petty sessional court (or petty sessions) — . basit' yargılama usulünü tatbik eden bir mahkeme
pharmacy (pharmaceutical) law — eczacılık hukuku
philanthropic foundations — hayır müesseseleri
philanthropic institutions — hayır müesseseleri
philosophy of law — hukuk felsefesi
phrase — cümle (bk. Madde)
physical coercion — gidet, cebir
physical possessor — vaziülyed
picketing — greve iştirak etmiyenlerin çalışmalarına mani olmak maksadiyle grev edenlerin fabrika v.s kapılarına “ bekçiler” dikmesi fiili
pickpocket — yankesici
piece goods — parça mal (bk. Navlun mukavelesi No. 3)
piece of ground — arsa
pier — iskele, rıhtım
pilferage and theft risk — hırsızlık ve sirkat rizikosu
pillage (or pillaging) — çapulculuk, yağmacılık
pilot — kılavuz
pilotage — kılavuz ücreti
pilotage (or piloting) — kılavuzluk
pilotage (compulsory-) — kılavuz alma mecburiyeti
pin money — evlilik mukavelesi gereğince koca tarafından karıya verilecek cep harçlığı
pious endowments — diyani tesis
pipe (• office) — hâzinede muhasebe dairesi
piracy — deniz haydutluğu
piracy (infringement of copyright) — intihal
piscary — balıkçılık, balık avlama
piscary (common of - ) — bk. fishery (common of •)
placard — afig
place of discharge — boşaltma yeri
place of issue — ihraç yeri, keşide yeri
place of performance — ifa yeri
place of sojourn — bir kimsenin oturduğu mahal (bk. Mesken No.2)
placet — izin, tensip, tasvip
plagiarism — intihal
plagiary — intihal
plaint — dâva
plaintiff — dâva eden, dâvacı
plaintiff claiming damages in a penal prosecution— şahsî hak davacısı
plant — demirbaş eşya, donanım
plaque — plâka, levha
plate — levha, plâka
plea — defi, itiraz (N o. 1 b)
plea (dilatory-) — tehiri müstelzim itiraz veya defi
plea (foreign -) — selâhiyetsizlik (vazifesizlik) itirazı
plea in abatement — usule müteallik itiraz
plea of forgery — sahtelik iddiası
plea of non-execution o f contract — akdin icra edilmemiş olması defi
plea (peremptory - ) — esas dâvanın reddi defi
plead (to - guilty or not guilty) — sucu kabul veya reddetmek
pleader — avukat, müdafaa vekili
pleadings (written or printed) — lâyihalar (N o. 2)
pleas of the Crown — cezaî kovuşturmalar
plebiscite — plebisit
pledge — rehin, menkul rehni, merhun
pledge of cattle (of livestock) — hayvan rehni
pledge of claim (of obligation of debt) — alacak üzerinde rehin hakkı
pledge (dead -) — teslimi meşrut şekilde rehin
pledgee —- rehinli alacaklı
pledgor — râhin, rehneden
plene administravit — bir borcu ödemek için elinde mal kalmamış bir vasiyeti tenfiz memuru tarafından ileri sürülen defi
plenipotentiary — tam salahiyetli
pleno ( in - ) — tamamiyle
plot — fesat (No. 1)
plot of land — arsa
plough • bote — ziraat aletlerinin tamirine mahsus kereste almak hakkı
plundering — yağmacılık
plurality — çokluk, taaddüt
Plutocracy — plütokrasi
poaching — başkasına ait olan av balık v.s. yi gasp etmek
poisoning — zehirleme
polico — zabıta (kolluk)
police (city or country-) — belediye zabıtası
police (maritime - ) — deniz zabıtası
police court — önemsiz işlere bakan mahkeme
police-court magistrate — sulh yargıcı
police-soldier — jandarma
police supervision (to place under-) — zabıtanın nezareti altına koymak
policeman —- polis, zabıta memuru
policeman state — polis-devleti
policy (of assurance) — sigorta mukavelenamesi, sigorta poliçesi
policy (accident • ) — kaza sigorta poliçesi
policy (fire - ) — yangın sigorta poliçesi
policy (floating-) — dalgalı sigorta (poliçesi)
policy (insurance-) — sigorta mukavelenamesi, sigorta poliçesi
policy (life - ) — hayat sigortası poliçesi
policy (marine-) — gemi teknesi sigorta poliçesi
policy (open -) — sigorta bedeli korkulan hâdisenin tahakkuku anında takdir edilecek sigorta poliçesi
policy proof of interest — sigortalının menfaati olmayan deniz sigorta poliçesi
policy (valued - ) — takselenmiş sigorta poliçesi
political freedom — siyasi hürriyet
political offence — siyasi suç
political party — siyasi parti
political rights — siyasî haklar
poll — yazılı olarak rey verme usulü
poll - tax — nüfus vergisi; herkes tarafından ödenecek vergi
polyandry — çok kocalılık
polygamy — çok karılılık
polygyny — çok kanlılık
pool — bir iki muamele için yapılan şirket; menfaat birliği
poor-house — dârülâceze
poor law — fukaraya bakma hususundaki mevzuat
poor person — adlî müzaheretten faydalanma hakkını haiz olan kimse
popular initiative (legislative) — halkın tegebbüstt
population — nüfus; ahâli
population (exchange o f - ) — ahali mübadelesi
port — liman
port - dues — liman resmi
port (home - ) — bağlama limanı
port (intermediate-) — ara limanı
port of call — ara limanı, emir limanı
port of departure — çıkış limanı
port of delivery — boşaltma limam
port of destination — varma limanı
port of discharge — boşaltma limanı
port of emergency — barınma limanı
port o f loading — yükleme limam
port of refuge — barınma limam
port* of registry — sicil limam
portage — nakliye ücreti, navlun
portion — hisse (pay)
portion (legal-) — mahfuz hisse
portion (marriage - ) — cihaz
portreeve — en yüksek mülkiye amiri
positive law — mevzu hukuk
positivism — positivism
posse (in - ) — var olabilen şey
possession — zilyetlik
possession (actual-) — fiili zilyetlik, vaziülyed
possession (adverse-) — hukukî sebebe dayanmayan fiili zilyetlik
possession ( constructive - ) — kanun uyarınca zilyetlik
possession (immediate-) — doğrudan doğruya zilyetlik
possession (incorporal - ) — hak sahipliği
possession (mediate-) — dolayısıyla zilyetlik
possession (writ ot - ) — zilyetlik hakkındaki icra emri
possession in fact — fiilî zilyetlik, vaziülyed
possession money — zilyetlik hakkındaki icra emrini yerine getiren icra memurunun hak ettiği ücret
possessor — zilyet
possessor’s servant — zilyed vasıtası
possessory action — zilyetlik dâvası
possessory lien — hapis hakkı
possibilty — tahakkuku belli olmayan
hadise; böyle bir hadisenin tahakkukuna bağlı olan menfaat
post litem motam — dâva açıldıktan sonra
post office cheque — posta çeki
postage stamp — posta pulu
postal cheque — posta çeki
postal order — posta havalesi
posthumous — müellifin ölümünden sonra negredilmig
post liminium — postlimini
post-mortem examination — otopsi
'post-obit bond — üçüncü bir şahsın ölümü zamanında ödenecek bir borca müteallik senet
postponement — tehir, geciktirme
postponement of a sentence — cezaların tecili
potior est conditio defendentis — (beyyine külfeti itibariyle) dâva olunanın durumu dâvacınınkinden iyidir
potior est conditio possidentis — (zilyetlik dâvasında) zilyedin durumu dâvacınınkinden iyidir
pound — mahcuz mallara mahfuz emanet yeri
poundage — lira bağına komisyon v.s.
pound-breach — haczin fekki
power — salâhiyet
power (executive-) — âmme iktidarı
power (general-) — genel salâhiyet
power (juridical - ) — kaza kuvveti, yargı erki
power (legislative-) — teşri fonksiyonu, yasama erki (bk. Devlet teşkilâtı)
power (limited -) — mahdut (özel) salâhiyet
power of appointment — tasarruf salâhiyeti
power of attorney — temsil salâhiyeti, vekâletname
power of discernment — temyiz kudreti
power o f disposition — tasarruf ehliyeti
power of judgement— temyiz kudreti
powers ( general - ) — kanunî salâhiyetler
powers (great-) — büyük devletler
powers (judiciary - ) — kaza fonksiyonu, yargı erki
powers (private-) — hukukî muameleden doğan salâhiyetler
powers (public*) — memurların haiz oldukları salâhiyetler
powers (special ) — akdi salâhiyetler
practices (illegal-) — seçimlerde memnu hareket ve fiiller
praecipe (a slip of paper) — bir mahkeme memuru tarafından hazırlanacak veya yazılacak olan bir vesika veya lâyihanın esaslı noktalarını ihtiva eden müsvedde
praecipe (a writ)— bir nevi emirname
praesenti (in - ) — halen şimdi, bu anda
preamble — bir kanunun mukaddimesi, kanunun gerekçesi
precarious — gayri muayyen
preeatory words — bir vasiyetnamede kullanılan ve ümit, arzu, istek gibi niyet mânasına gelen kelimelerdir ki onlardan vasiyet- edenin-'hakiki iradesi istihraç edilebilir,
precautionary measures — muhafaza tedbirleri
precedence — faiklik; protokolda başkalarına takaddüm hakkı
precedence (patent of • ) — rüçhan hakkı
precedent — emsal; diğer mahkemeleri bağlayan kazaî karar
precedent consent — izin (bk. Rıza No. 1 t )
precept — emir, emirname
preciousness (credit on •) — kıymetli eşya mukabili avans (bk. Avans No. 2 )
pre-emption (right of - ) — şufa hakkı
preference — tercih hakkı, rüçhan; tediye hususunda tekaddüm
preference shares — imtiyazlı hisse senetleri (bk. Hisse senedi (N o. 2 )
preferential dividend — ilk temettü (bk. Temettü hissesi No. 2)
preferential right — rüçhan hakkı
preferential payments — iflâs, miras ve tasfiye hallerinde adi borçlara tekaddümen yapılan tediyeler
preferential tariff — rüçhanlı tarife, farklı tarife
pregnance (or pregnancy) — gebelik
pregnant woman — gebe bir kadın (bk. Gebelik No. 3)
prejudice — zarar, ziyan, hasar, mahsur
prejudice (without-) — bütün hakları mahfuzdur; ihtirazı kayıtla; haklarına dokunulmaksızın
prejudicial — muzır, ziyan verici
preliminary act — bir çatma hadisesinin hususiyetlerini ihtiva eden mühürlü senet
preliminary contract — akit yapma vaadi
preliminary criminal proceeding — hazırlık tahkikatı (bk. Ceza muhakeme usulü)
preliminary examination (inquiry) — ilk tahkikat (bk. Ceza muhakeme usulü)
preliminary proceedings — duruşma hazırlığı
preliminary question — önceden halli lâzım gelen meseleler
premeditation — taammüd
premises — zikri geçen mevzu; arazi, bina, emlâk
premium — aciyo, prim
premium (at a - ) — itibari kıymeti üstünde
premium (insurance - ) — sigorta ücreti, sigorta primi
premium insurance — prim sigortası
premium on exportation — ihracat primi
prender-----icap olarak bir şeyi almak selâhiyefi
prepayment — peşin - tediye
prepense (with. malice - ) — taammüden
prerogative (of the crown) — kralın sahip olduğu imtiyaz
prerogative writs — vatandaşların haklarını korumak maksadıyla üst mahkemece alt mahkeme veya memurlara verilen ve onların kanunî selâhiyetleri dışına çıkmalarını önleyen emir ve kararlar
prescribe — zaman ajım ı ile hak kazanmak ; emretmek
prescript (ion) — emir, talimat, kanun kaidesi
prescription — - iktisadi müruru zaman (zamanaşımı) (bk. Müruruzaman No. 1 )
prescription (negative-) — müruru zaman, zaman aşımı
prescription (interruption of - ) — zamanaşımının kesilmesi, müruru zamanın kat'ı
prescription (suspension of - ) — müruru zamanın inkıtaaı
prescriptive — zaman aşımı ile kazanılmış
present (to - ) — takdim veya ibraz etmek
presentation (of bills) — ibraz
presentment — jüri heyeti raporu
presents — armağan, hediye
preservation — koruma, muhafaza
presime — riyaset etmek
president — reis, başkan
president of the Republic — cumhur reisi, cumhur baskanı
presidential government — reislik hükümeti
press — matbuat, basın
press (freedom of the -) — basın serbestisi (hürriyeti)
press (laws governing the -) — matbuat (basın) hukuku
pressure ( ot pression) — tazyik, icbar
presumption — karine (bk. Beyyine No. 4 a)
presumption (inconclusive-) — katî olmayan (alelâde) karine (bk. Beyyine No. 4 b)
presumption (irrebuttable or conclusive - ) — katî karine (bk. Karine)
presumption of fact — maddi karine (bk. Karine)
presumption of death — ölüm karinesi
presumption of life — hayat karinesi
presumption of performance — ifa karinesi
presumption (rebuttable - ) — katî olmayan karine
presumptive evidence — ahval ve şeraitden çıkarılan, delil
presumptive loss — geminin gaybı
pretence ( in - ) — bahane (gösteriş) olarak, gûya, zahiren
pretences (false - ) — dolandırıcılık suçunun unsuru olan yanlış beyan
pretended transaction— muvazaalı muamele
pretender — davacı; tahta talip olan kimse
pretendership — taht davacılığı
pretention — hak iddiası, mutalebe
prevailing circumstances — hüküm süren ahval
prevarication — bir tarafın vekilinin hasım tarafla gizlice anlaşması
preventive injunction — bir şey yapmamak hususunda mahkemece verilen emir
preventive measures (prevention of crime) — önleyici tedbirler
price — fiyat, semen
price (illicit -) — fahiş fiyat (bk. Fahiş No. 1)
price - current — rayiç fiyat
price of redemption— bedeli nakdî
prices (at fixes - ) — pazarlıksız
pricking for sherriffs — bucak müdürlerinin tayini
prima facie evidence — kati olmayan karine
primage— kaptana verilen bahşiş veya yük yüzdeliği
primary assemblee (or meeting) — bir partiye azasının seçimi için yapılan ilk toplantı
primary evidence — diğer delillere nazaran tercihe şayan beyyine
primary school — ilkokul
primate — başpiskopos
Primate of all England — Canterbury başpiskoposu’ nun ünvanı
Primate of England — York başpiskoposunun unvanı
prime cost — maliyet fiyatı
prime entry — muvakkat gümrük resmi
Prime Minister — başbakan
primium — aciyo
primo loco — başta
primogeniture (right of •) — ekber evlât hakkı
prince — hükümdar, prens
prince consort — kadın hükümdarın kocası olan prens
Prince of Wales — Britanya tahtı varisinin ünvanı
prince regent — naib
princedom — prenslik
principal — ana. para
principal — iş sahibi, işveren
principal — müvekkil (bk. Vekâlet No. 2)
principal — temsil olunan (bk. Temsil)
principal action (claim ) aslî dâva (bk- Dâva No. 2)
principal actor — aslî fail (bk. Fail No. 1 )
principal debtor — asıl borçlu
principal in the first degree — aslî fail (bk. Fail No. 1 )
principal punishment aslî ceza (bk. Ceza No. 1)
principal rights — asli haklar (N o. 2)
principle of law — hukukî prensip, norm, düstur
principle o f publicity — aleniyet prensibi
printed publication — matbua
printing houses — matbaalar
priority — rüçhan hakkı
prison — hapishane
prison • breach — hapishaneden kaçma suçu, hapishane kaçaklığı
prison law — ceza ve tevkifevleri hukuku
prison regulations — ceza ve tevkifevleri hukuku
prisoner — mevkuf, mahpus; sanık
prisoner of war — harb esiri
prisoner’s evidence — sanığın lehinde şahadet
private — asker, nefer, er
private — hususî, özel, zata mahsus
private international law — devletler hususi hukuku
private law — hususi hukuk
private parts — edep yerleri
private property — hususî mülkiyet
private sale by auction — mahdut artırma (bk. Artırma ve eksiltme)
private school — hususî mektep (okul)
private soldier — er (nefer)
privateers — gönüllü harp gemisi olarak hareket eden ticaret gemisi
privatorum conventio jüri publico non derogat — hususi şahısların yaptıkları sözleşme amme hukukuna takaddüm etmez
privatum commodum publico cedit — amme menfaati hususi menfaata tekaddüm eder
privatum incommodum publico bono pensatur— ferdin mahsuru umumun faydası ile telafi edilir
privilege — ayrıcalık, imtiyaz (N o.2), muafiyet
privilege (absolute - ) — yargıç, avukat, tanık gibi kimselere bahşedilen katî dokunulmazlık
privilege of diplomatic envoys — diplomasi imtiyazları
privilege of the members of Parliament — teşrii masuniyet, milletvekilliği dokunulmazlığı
privilege (qualified - ) — bile bile ve kasten işlenmiş suçlar hariç olmak üzere bahşedilen dokunulmazlık
privileges (committee of - ) — Lordlar Kamarasının asilzadelik işlerine bakan encümeni
privileges (options) — prim li (veya serbest) muameleler (bk.. Borsa muameleleri No. 3 a)
privilegium non valet contra rem publicam — imtiyaz devlet aleyhinde hüküm ifade etmez
privity — ortaklık, iştirak, hukukî münasebet
privity in deed — akdi bağıt, akdi borç münasebeti
privity in law — kanunî bağıt, kanunî barç münasebeti
privity of contract — akdî münasebet
privity of estate — şahıslar arasındaki gayrimenkule müteallik hukukî münasebet
privity (without - ) — hukukî münasebet olmaksızın
privy — ortak, hissedar; bir iş veya şeyde ifadesi olan kimse
Privy Counsel (Judicial Committee of the - ) — müstemleke, kilise, müsadere ve konsolosluk mahkemelerinin verdikleri kararlara bakan istisnai mahkemesi
privy purse — hazinei hassa
privy seal — mührü hümayun
prize — denizde zapt ve müsadere
Prize Courts — deniz müsadere mahkemeleri
pro confesso — kabul olunmuş gibi
pro forma — şekil meselesi olarak
pro hac vice — yalnız muayyen bir iş için
pro indiviso — taksim edilmemiş olarak
pro interesse suo — kendi lehinde
pro rata — nispet üzere
pro tanto — o kadar
pro. tempore — geçici olarak
probate — vasiyetnamenin mahkemece tasdik edilmesi
probate copy — mahkemece tasdik edilen vasiyetnamenin kopyası
Probate, Divorce and Admiralty Division — Yüksek mahkemenin bir dairesi
probate duty— bir nevi veraset vergisi
probation of offender — cezaların tecili
procedendo — üst mahkemenin alt mahkemeye verdiği yargılama emri
procedural act — adlî muamele
procedure (Law of - ) — usul hukuku
procedure of courts-martial — askerî ceza usulü hukuku
proceedings — yargılama usulleri
proceedings (preliminary - ) — duruşma hazırlığı
proceedings in default of appearance — gaiplerin muhakemesi
proceedings (witte •) — dâva dosyası
proceeds — hasılât
process — tebligat; belgesi
prochein amy — küçük olan dâvacının kayyumu
proclamation — ilân
proclamations (case of - ) — kral, ilan suretiyle, önceden suç sayılmamış fiilleri suç olarak tayin ve tavzif edemez, sadece tebaaları kanuna uygun olarak hareket etmelerine davet edebilir
proctors — bir nevi hukuk müşaviri
procuration — ticari temsil
procuration endorsement — tevkili ciro
procuration (joint - ) — birlikte temsil
procuration o f women and girls — fuhşiyata tahrik
procuring — fuhşiyata tahrik
prodigality — israf
produce — semere
produce exchange — emtia borsaları (bk. Borsa No. 1)
production (o f books of account) — ibraz
profession — meslek
professional secrets — meslek sırrı- (bk. Sır No. 1)
profit and loss — kâr ve zarar
profit and loss account — kâr ve zarar hesabı (bk. Kâr ve zarar)
profit lost — mahrum olunan kâr
profits (gross-) — gayrı sâfi kazanç
profits â prendre — umumî istifade hakkı
progressive system — tedricî serbesti sistemi
progressive taxation — mütezayit
(müterakî) vergi
prohibited (forbidden) arms — memnu silâhlar
prohibited (military) zone — memnu mıntıkalar
prohibition of payment — muhalefet varakası
prohibition of practice of a profession — meslek ve sanatın tatili icrası
prohibition o f trade — ticaret yasağı
prohibition (statutory-) — kanuni yasaklık
prohibition (writ of - ) — alt mahkemenin, kendi görevlerini aşmasına mani olan yüksek mahkemenin kararı
prohibitions — nehyedici hükümler
prolixity — söz uzunluğu; lüzumsuz yere uzun bir mürafaa, müdafaa veya beyanname
prolocutor — hatip
prolongation — temdit
promise — vaat, taahhüt
promise of marriage — evlenme vaadi
promise (breach of •) — evlenme vaadini tutmama; nisanı bozma
promisee —- kendisine bir şey vaad edilen kimse
promiser (or promisor) — müteahhit
promissory note — emre muharrer senet, bono
promoter— kurucu, terviç eden kimse
promotion — terfi, terakki, yükseltme, ilerletme, tesis
promulgation — nesir ve ilân
pronouncement — tefhim
proof — beyyine
proof (burden of - ) — beyyine külfeti
propaganda — propaganda
property — mal, mamelek, sermaye (N o. 1)
property (right o f ownership) — mülkiyet hakkı
property ( general - ) — tam mülkiyet
property (industrial-) - - sınai mülkiyet hakları (bk. Fikrî haklar No. 4)
property (special-) — mahdut mülkiyet
property tax — emlâk vergisi
proportion — nispet, pay
proportional elections — nispi temsil
proportionality — mütenasiblik, uygunluk
proportionateness — mütenasiplik, uygunluk
proposal — teklif
propound a will — bir vasiyetnameyi tasdike arz etmek
propria persona (in - ) — asaleten , bizzat
proprietary possession — aslî zilyetlik (bk. Zilyetlik)
proprietary rights — mülkiyet veya sahiplik hakları
proprietor — mülk sahibi
proprietorship — mülk sahipliği
prorogation — parlamento içtimaları tatil etme
prosecuting officer — adlî subay
prosecution — takibat, kovuşturma
prosecution (witness for the -) — sanığın aleyhindeki tanık
prosecutor — şahsî dâvayı açan kimse
prosecutor (public -) — savcı
prospectus — prospektüs
prostitution — fuhuş
protected state — mahmi (himaye altında) devlet (bk. Himaye No. 2)
protection (of nationals abroad) — himaye (No. 1)
protection of the workers — işçilerin himayesi
protection order — terk edilen kadının maddî menfaatlerini korumak maksadıyla verilen mahkeme karan
protectionism — himayecilik
protectorate — mahmi ( himaye altında) devlet (bk. Himaye No.2)
protest — itiraz, ihtirazi kayıt
protest — protesto
protest for non-acceptance — ademi kabul protestosu (bk. Protesto)
protest for non-payment — ademi tediye protestosu (bk. Protesto)
prothonotary — başkâtip, noter
protocol — mazbata, zabıtname; protokol
protocols — murahhaslar tarafından imza edilen milletlerarası konferanstaki müzakere tutanağı
protraction — uzatma
province — vilâyet, il
provincial budget— il (vilâyet) bütçesi
provincial council — il (vilâyet) umumi meclisi
provision — karşılık
provision of law — hukuki kaide, hukuk kaidesi
provisional execution — muvakkaten icra
provisional orders — meclisin tasdikine muhtaç tüzük veya yönetmelikler
provisional policy — muvakkat sigorta ilmühaberi (senedi)
provisional remedy — ihtiyati haciz
provisional warrant — muvakkat teminat
proviso — mukaveleye konulan kayıt (bk. Şart No. 4)
provocation — tahrik ve teşvik
provoker — müşevvik (bk. Tahrik ve teşvik No. 3)
Provost-Marshal — adlî subay
proxy — vekil; vekâletname; vekâleten verilen rey
pseudonym — nam-i müstear
public administration on a territorial basis — âmme idaresi
public (official) auction — aleni (açık) artırma ve eksiltme (bk. Artırma ve eksiltme)
public health legislation — umumi hıfzıssıhha hukuku
public institutions — âmme müesseseleri
public interest — umumi menfaat
public law — âmme (kamu) hukuku
public law corporations — âmme hükmi şahısları, kamu tüzel kişileri
public meeting — halk toplantısı, miting
public mischief — adliye aleyhine suç
public notary — noter
public officer — devlet memuru; bir anonim şirketin müdürü
public place — umuma açık yer
public policy — âmme nizamı, intizamı âmme
public policy (international • ) — milletlerarası âmme nizamı
public promises (offers) of a reward — ilân suretiyle yapılan vaatler
public property — âmme hükmi şahıslarının mallan
public prosecution — âmme dâvası
public Prosecutions (Director of •) — müddeiumumilik, savcılık
public prosecutor’s office — müddeiumumilik, savcılık
public purposes’ easement — idari irtifak
public records — devlet arşivinde muhafaza edilen evrak
public register — resmi sicil
public revenues — devlet varidatı
public security — umumi emniyet
public service — âmme (kamu) hizmeti
public subscription — cem-i ianat
public utility (institutions of •) — âmme müesseseleri
public weal — âmme menfaati
public welfare — âmme menfaati
public works — nafia (bayındırlık) işleri
public wrong —suç
publication — neşir, yayın alanına çıkarma; ifşaa etme
publication (promulgation) of the acts of Parliament — kanunların neşir ve ilâm
publication (right of - ) — neşir hakkı
publicity of the proceedings — muhakemelerin aleniyeti, yargılamanın açıklığı
publicity (principle of •) — alenilik prensibi
publisher — nâşir
publishing contract — neşir (yayım) mukavelesi
puffer — aleni artırmalarda fiyatları artırmaya çalışan aracı
puisne judge — yüksek Mahkemenin âzası kidem itibariyle genç yargıç
puisne mortgage — evrak veya tescil ile temin edilmemiş kanuni ipotek
punishability — cezai ehliyet
punishment (penalty) — ceza
punishment (corporal - ) — beden cezası
pupil — küçük
pupilage — küçük olma hali
pur autre vie — başkasının ömrü için
purchase — hukukî muamele yolu ile iktisap, mubayaa, satın alma
purchase (Hre-agreement) — taksitle satış akdi
purchase price (or money) — semen, satın- alma bedeli
purchaser— iktisap eden, alıcı, müşteri
purchasing commission — mubayaat komisyonu
purchasing power — iştira kuvveti
purpresture — çiftçiyi topraklandırma
purser — gemi müdürü
pursuer (Scotland) — dâva eden, dâvacı
purveyance — kralın, saray için lâzım şeyleri normal fiyattan az bir fiyata satın alma imtiyazı
purveyor — mütaahhit
purview — bir kanunun maksadı; bir kanunun hüküm kısmı
put (seller's option) — prim (bk. Borsa muameleleri No. 3 a)
put and cali — çift ikramiyeli muamele (bk. Borsa muameleleri No. 3 b)
put of more (seller’s option to double) — muhayyer muamele (bk. Borsa muameleleri No. 3 c)
pyx (trial-of-) — sikkeyi muayene etme