A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - WYZ
S. C. ( same case) — aynı içtihat, zikri geçen mahkeme karaRI
S. V. ( sub voce) — filan kelime altında
sabotage — sabotaj
sac. — kaza (hakkı)
sacrilege — mukaddes bir binada, içine zorla girmiş olanın işlediği suç
safe arrival — güvenli varış
safe conduct — aman tezkeresi, himaye vesikası
sail — sefine, gemiler, sefain, deniz seferi
sailors — gemi adamları
salary — aylık, maaş, ücret
sale — satım, satış
sale according to pattern — numune (örnek) üzerine satış
sale by auction — artırma ve eksiltme (müzayede) ile satış
sale C. İ. F. — sif satış (bk. Satış No. 13)
sales clerk — satış memuru
sale F. 0 . B. — fob satış (bk. Satış No. 6 )
sale for cash — peşin satış
sale of goods — ticari satış (bk. Satış No. 16)
sale of livestock — hayvan alım satımı
sale of purchase f. o. b. — fob satışlar
sale of the instalment plan — taksitle satış (bk. Satış No. 14)
sale on approval or inspection — tecrübe veya muayene ile satış (bk Satış No. 15)
sale on credit — kredi ile (veresiye) satış (bk. Satış No. 9)
sale or return — tecrübe veya muayene ile satış
sale with power o f redemption — bey-i bilvefa
sale (bill of.-) — fatura
sale (compulsory-) — cebri satış
sale (conditions or terms o f - ) — satış şartları
sale (private - ) — pazarlıklı alışveriş
sale (public -) — açık artırma
saleability — satışa elverişlilik
saleable —- satılır, satışa elverişli
salus populi est suprema lex — halkın selâmeti en yüksek kanundur
salvage — kurtarma ve yardım
salvage money — yardım ve kurtarma ücreti
salvor — kurtarma gemisi
salvo jure — bütün hakları mahfuzdur, ihtiraz! kayıt ile
sample — örnek, numune, mostra, model
sanction — müeyyide
sanctuary — ibadethane; melce
sans frais — masrafsız
sans nombre — hayvanların sayısı kararlaştırılmış olmayan mera hakkı
sans recours — mesul olmamak partiyle
satisfaction — tediye, ifa, borcun yerine getirilmesi
satisfied term — tahakkuk edilen şart
savings banks — tasarruf sandıkları
scaccarium — hazine
scale — terazi, ölçü, mikyas
scandal — rezalet, gücendirme, kepazelik
scandalum magnatum — asilzade, hâkim veya yüksek devlet memurları aleyhindeki iftira
scarcity — nedret, nadirlik, kıtlık
schedule — zeyil, eklenmiş olan cetvel
scheme — plân, proje
school — mektep; okul
scholar year — tedris yılı (bk. Yıl)
science (juridical - ) — hukuk ilmi
science (legal- ) — hukuk ilmi
scilicet — yani, demek ki
scienter — bilginlikle, teemmül ile, bilerek
scientor (proof of - ) — hayvan sahibinin, idaresinde bulunan hayvanın tehlikeli mahiyetine vakıf olduğu hakkındaki ispat
scintilla juris — bir hakkın zerresi
scire facias — bir hükmün veya ruhsatnamenin iptal talebi üzerine mahkemece kaymakama verilen emirdir ki, ona göre kaymakam keyfiyeti ilgili şahsa bildirerek fikrini sormak ile mükelleftir
scope — saha, vüsat
scot and lot — kasaba veya mahalle vergileri
serap — kırıntı
seribere est agere — yazmak demek harekette bulunmak demektir
serip — muvakkat ilmühaber
script — ölüme bağlı tasarruflar ihtiva eden bir yazı
scruple — şüphe, tereddüt
scrutiny — rey tasnifinde kontrol, seçim kontrolü, reylerin tasnifi
scuttling — geminin karina veya bordalarında delikler açarak gemiyi bu suretle batırmak
sea — deniz
sea going — açık denize giden
sea letter — harp zamanında gümrük idaresi tarafından tarafsız gemilere verilen belge
seamark — fener
sea policy — deniz sigorta poliçesi
sea protest — deniz raporu
sea risk — deniz rizikosu, deniz tehlikesi
sea ( by - ) — denizde, deniz yolu ile
sea (inland -) — iç deniz
sea (perils of the - ) — deniz tehlikeleri, deniz rizikosu
seal — mühür
seal (great-) — hükümetin resmî mührü
seal ( to - ) — mühürlemek
sealed tender — kapalı zarf usulüyle artırma (bk. Artırma ve eksiltme)
seaman — deniz adamı, gemici
seaport — deniz limanı
search — arama
search warrant — arama emri; bir ev ve saireye girerek çalışmış eşya ve saireyi arayabilmek salâhiyeti
search (official - ) — tapu siciline müteallik dosyaların tetkiki
search (right of - ) — muharip bir devletin tarafsız devletler gemilerini harp kaçağı için arama hakkı
seat in parliament — parlamento üyeliği
seat of government — hükümet merkezi
seaworthiness, — denize elverişlilik
se defendendo — meşru müdafaa
secondary evidence — daha iyi deliller mevcut olmadıkça iktifa edilmesi lâzım gelen beyyine
secondary guarantys — kefile kefil (bk. K efil No. 1 c)
secondary punishment —- feri ceza (bk. Ceza No. 1)
secrecy of the postal service— muhaberat sırrı (bk. Sır No. 8 )
secret — sır
secret of invention— ihtira sırrı (bk. Sır No. 4)
secret partner — hususî şerik
secret service — hafiye teşkilâtı
secret session — gizli celse (oturum)
secretariat — kâtiplik
secretary — kâtip
Secretary of State — vekil, bakan
secretion — gizleme
seeta — peşinden gelen; gedik; değirmen, kireç ocağı gibi bir müesseseyi kullanmak mecburiyeti
secta curiae — Lord’ un mahkemesinde Lord’a bağlı olan çiftlik sahiplerinin maiyet ve hizmetleri
section — fasıl, bölüm
secularism — lâyiklik
secularization — maddeleştirme, vakfı mülke tahvil
securities (bearer-) — hâmile muharrer (yazılı) senetler
security — teminat, depozito, emanet, kefalet, rehin
seeurity for costs — mahkeme masrafları için teminat
sedition — ihtilâl, fesatlık, isyana tahrik
seditious libel — fesat doğurucu iftira
seduction — iğfal; fesada tahrik
see — piskoposluk
see (holy - ) — papalık, papa makamı
seignory — derebeylik
seisin — arazi üzerindeki tam mülkiyet
seisin in deed — arazinin fiilî tasarruf hakkı
seisin in law — mirasçının, hiç bir kimse tarafından henüz işgal edilmemiş arazi üzerindeki tasarruf hakkı
seized goods (or property) — haczedilmiş
seizure — haciz; zapt, müsadere, el koyma, vaz-ı-yed
selection — seçim, ihtiyar
self defence ( in - ) — meşru müdafaa
self - government — özerklik, muhtariyet
self-murder — intihar
self-mutilation — kendisini sakatlama
sell (agreement to - ) — mülkiyetin intikali tehir edilmiş veya bazı şartların tahakkukuna bağlanmış olan satım sözleşmesi
seller — bâyi, satıcı
semble — fikrimce
gemi • annual — her altı ayda bir defa
semper in dubiis benigniora praeferenda — tereddüt halinde daha yumuşak olan tefsir tarzı tercih edilmelidir
semper praesumitur pro legitimatione puerorum — aksi sabit oluncaya kadar her çocuk meşru sayılır
semper praesumitur pro negante — karine daima inkâr eden lehinedir
senate — senato
sender— gönderen (bk. Mürsil No.2)
seniority — kidem
sentence (criminal courts) — hüküm
sentinel — nöbetçi (askerlikte)
sentry — nöbetçi (askerlikte)
separate estate — mahfuz mallar
separation — ayrılık, ayrı yaşama
separation deed — koca ile karısının yediemini arasında akdedilen ve ayrı yaşama müddeti için nafaka gibi meseleleri tayin eden anlaşma
separation from bed and board — ayrılık
separation order — mahkeme tarafından kadına verilen ayrı yaşama izni
separation (action for judicial-) —ayrılık dâvası
separation (judicial - ) — aynhk hükmü
separation of powers — kuvvetlerin ayrılığı
sequestration —- geçici el koyma
sequestrator — yed-i adil
serf — köle, kul, ecir
serious injury — pek fena muamele
serious insult — pek fena muamele bk. Boşanma sebepleri No. 1)
serious slander — pek fena muamele
serjeantry — zeamet
servant — hizmetçi
service — hizmet
service (in procedure) — tebligat, tebliğ, bildirme
service (civil - ) — âmme (kamu) hizmeti
service (contract for - ) — iş akdi
service (national-) — askerlik mükellefiyeti
servient tenement — (irtifak hakkı
ile) tahmil edilen gayrimenkul
servitude — irtifak hakkı
session — içtima (N o. 2), içtima devresi, toplantı
session oi the Peace — sulh mahkemesinin toplantı devresi
session without strangers (parliament) — gizli celse (oturum)
set — takım, koleksiyon
set-off — takas; mahsub
settle — bir senet tanzim etmek; bir ihtilâfı fasletmek; iskân ettirmek; hesabını tesviye etmek
settled — etabli
settled account — tanınmış olan hesap bakiyesi
settled land —- miras bakımından muayyen şahıslara mahfuz tutulan ve üzerinde yalnız intifa hakkının tesisi caiz olan arazi
settled property — aile mallan
settlement — araziyi muayyen şahısları mahfuz tutmak hususundaki senet
settlement (marriage • ) — evlenme mukavelesi
settlement (strict-) — aile mallarına müteallik senet
settling-day — hesaplaşma günü
several — ayrı, münferit
severalty — müşterek mülkiyet
severance of actions — dâvalann ayrılması (bk. Dâvalann birleştirilmesi No. 1) I
sexual offences (breaches of sexual morality) — cinsi münasebet suçları
shack (common of - ) — biçilmiş tarlalara müteallik mera hakkı
share —- hisse, pay
share carriying voting power — rey bakımından imtiyazlı hisse senedi (bk. Hisse senedi No. 2 a)
share certificate — hisse senedi
share in the inheritance — miras hissesi
share of ship — gemi payı
share owner — hissedar
share (deferred - ) — imtiyazlı hisse senedi
share (founder’s - ) — müessis hisse senedi
share (ordinary - ) — adi hisse senedi
share (preference - ) — imtiyazlı hisse senedi
shares (company limited by - ) — anonim şirket
shareholder — hissedar
sharing of the inheritance — mirasın taksimi
sheet — alonj, cetvel, bordro
sheriff — bir kontluğun (eyaleti liva, ilin) başında bulunan devlet memuru
ship — gemi
ship-board — gemi bordası
ship-board (on - ) — gemide
ship-broker — gemi simsarı, deniz sigortası acentası
ship-load — gemi yükü
ship-money — donanma vergisi
ship register — gemi sicilli
ship’s creditor — gemi alacaklısı
ship’s crew — gemi adamları
ship’s husband — gemi müdürü
ship’s inventory — geminin demir başı
ship’s lifeboat — filika
ship’s master — kaptan
ship’s officer — gemi zabitleri
ship’s outfitting — donatma; donanım
ship’s papers — gemi vesikaları
ship’s property — gemi mülkiyeti
shipman — gemici, gemi adamı
shipmaster — kaptan, gemi süvarisi
shipmate — ikinci kaptan
shipment — yükleme, yüklenen eşya
shipowner — gemi sahibi, donatan
shipowner’s liability — donatanın mesuliyeti
shipped — gemiye yüklenmiş
shipped bill of lading — tahmil veya yükleme konşimentosu (bk. Konşimento No. 1)
shipper — yükleten
shipping — seyrüsefer, gemicilik
shipping-articles — kaptanla tayfa arasında yapılan hizmet sözleşmesinin kayıt ve şartları
shipping-bill — manifesto
shipping company — gemicilik kumpanyası
shipwreck — gemi kazası, kazazedelik
shire — kontluk (liva, sancak, eyalet)
shooting rights— av (avlama) hakları
shop — dükkân, mağaza
shopkeeper — dükkân sahibi, patron; toptancı tüccar
shopman — satış memuru
shopper — müşteri
short cause — kısa zaman içinde karara bağlanabilecek dâva
short dated loan — kısa vâdeli istikraz (bk. İstikraz No. 2 C).
short sale — açıktan satış (bk. Satış No. 1)
shortage — açık, eksiklik
shorthand — stenography
shortness — eksiklik, sıkıntı nedret
show — sergi
shrinkage — fire
sic utere tuo ut alienum non laedas — başkasını izrar etmeden hakkını (veya malını) kullanmalısın
sick-fund — hasta sandığı
sick-pay — hastalık ödeneği
siege (state of - ) — sıkıyönetim
sight (after-) — görüldükten sonra
sight (at -) — görüldüğünde,' ibrazında
sight bill (or draft) —- görüldüğünde tediye edilecek poliçe
sight (bill of • ) — muayene senedi
sign manual — kralın kendi eliyle yazdığı imza
signal — işaret
signal-fire — fenerler
signatory — imza salâhiyetini haiz olan kimse
signature — imza
signet (privy - ) — resmi mühür
signing of bills of exchange — kambiyo taahhüdü
silence — sükût
simple contract — yazılı (fakat mühürsüz) akit
simple interest — basit faiz
simulation of infringements — suç tasnii
simultaneous — aynı zamanda yapılan
sine die (to adjourn -) — belli olmayan bir gün için tehir
singular successor — cüzi halef (bk. Halefiyet No. 3)
sinking fund — amortisman sandığı
sitting — inikat (N o. 1)
sittings of the court — mahkemelerin toplantı devreleri
situated — kâin, mukim
situation -— mevzi, hal, vaziyet, memuriyet
slander — iftira
slaughterhouse — salhane
slavery — esaret
slave-trade — esir ticareti (bk. İnsan ticareti No. 1)
sleeping partner — hususi Serik
slip — sigorta ilmühaberi
small holding — küçük çiftlik
smart-money — manevi zarar için verilen tazminat
smuggling — kaçakçılık
socage — muayyen bir hizmete bedel olan tasarruf
social insurance — içtimai sigortalar
social science — sosyoloji
socialization — kamulaştırma
society — cemiyet, içtimai teşekkül; şirket
society (cooperative - ) — kooperatif ortaklık
society (friendly - ) — hayır derneği, mütekabil yardım birliği
sojourn — geçici olarak ikamet
solda — aylık, ücret
sold note — borsa acentesinin verdiği bordro (bk. Bordro No. 1)
soldier — asker
sole — evlenmemiş, bekâr; tek bağına, müstakil
solebiü — bono
sole (corporation - ) — tek kigili hükmî şahıs
solicitation — Irza, zorla davet
solicitor — mahkeme huzuruna çıkmayan avukat, hukuk müşaviri
Solicitor-General — başsavcı
solicitor's fee — avukat ücreti
solidarity — tesanüt; müteselsil mesuliyet, teselsül
solvency — ödeme kabiliyeti
solvent — borcunu ödemeye muktedir
solvit ad diem — vade günündeki tediye hususunda ileri sürülen defi
solvitur in modum solventis — tediye edenin arzusuna göre ödenen paraların müteaddit borçların birine veya bazısına mahsup olunması
sounding in damages — tazminat davası
soundness — sıhhat, ayıpsızlık; muteberiyet
source — kaynak
sources of law — hukukun kaynakları
sources of obligations — borç kaynaklan
sous-palan — supalan
sovereign — hükümdar, devlet reisi (bk. Monarsi) |
sovereignty — hâkimiyet, egemenlik
sovereignty of the nation — milli hâkimiyet (egemenlik)
speaker — Avam Kamarasının başkanı (sözcüsü)
special case — evrak üzerinde muhakeme usulü (mahkeme, her iki tarafın birlikte kaleme aldığı hukuki meseleler hakkında duruşma ve mürafaa olmadan karar verir)
special contract — resmî (mühürlü) akit
special crossed çak — hususi çizgili çek (bk. Çek No. 1 )
special damages — ayrıca ispat edilmesi lâzım gelen zarar ve ziyan
special partner — hususi gerik
special practices — hususi âdetler (bk. Örf ve âdet)
special sessions — iki ve daha ziyade sulh yargıcının iştirakiyle yapılan olağanüstü mahkeme devreleri
specialia generalibus derogant — özel kelimeler genel kelimelere tekaddüm eder
specialty — mühürlü sözleşme
specialty debt — senetten doğan borç
specie — madenî para, sikke
species — nevi
specific chattels — ferdiyle muayyen mal
specific goods — ferdiyle muayyen mal
specific performance — aynen ifa
specificatio — hukuki tağyir (bk. tk tisap ve yolları No. 1 d)
specification — bir icadın tarifnamesi
specifications — şartname, şartlaşma
specimen — numune, örnek, model
speculation — spekülasyon
spes successionis — beklenen miras
spirit — ruh (bk. Lafz No. 1)
spiritual — ruhani
spiritual court — şer'i mahkeme
spontaneous — içten doğan, kendiliğinden vücuda gelen
spontaneous deterioration — içinden bozulma
spot (on the - ) — hemen, derhal
spot-bargain — peşin muamele (bk. Borsa muameleleri No. 2 a)
spot contracts — peşin muameleler (bk. Borsa muameleleri No. 2 a)
spouse — eg
spouses — karı koca
spring (of water) — kaynak, memba
spurious — yapma, sahte
spying — casusluk
squatter’s title — iktisabî zaman aşınımın geçmesiyle iktisap edilen mülkiyet hakkı
stabilization — istikrar
stabit praesumptio donec probetur in contrarium — aksi sabit oluncaya kadar karine hüküm ifade eder
staff — bir müdür veya müellif maiyetinde çalışan memurlar
stage — yapı iskelesi; durak yeri; merhale
stake — bahse konan para
stake (at -) — kumarda çıkılan para
stake-holder — bir bahis için çıkılan parayı muhafaza eden kimse
stallage — sergi kirası sergi resmi
stamp — pul
stamp duty — damga resmi
stamp with a seal (to - ) — mühürlemek
stamp ( bill - ) — kambiyo pulu (resmi)
standard — miyar
standard of weight — ayar
standardization — standardizasyon
standing orders (Parliament) — dahilî nizamname, iç tüzük
standstill — tevakkuf, duraklama
stannary courts — Devon ve Cornwall’ da kalay madeni ocakları için kaza hakkını haiz olan mahkemeler
staple commodities — yün, kösele, çinko, kurgun gibi mallar
staple towns — “ staple” denilen emtiaya mahsus ihracat yerleri
Star Chamber — Westminster’de 1641'de ilga edilen ceza mahkemesi
State — devlet
State acts — devlet muameleleri
State bonds — devlet. tahvilâtı
State insurance — âmme sigortası
State organisation — devlet tegkilâtı
State secrets — devlet s im (bk. Sır No. 5)
State supervision — devletin teftiş ve murakabesi
State (affairs of - ) — devlet iğleri
State (minister of ) — devlet bakanı
State (secretary of •) — devlet bakanı, müsteşar
state — hal, vaziyet, durum
state of siege — örfi idare, sıkıyönetim
state of war — harb hali
state of warfare — sefer
stateless — tabiiyetsizlik
Statement of account — hesap hulâsası
statement of claim — dâva lâyihası
statement o f defense — cevap lâyihasi
statement o f facts — iki tarafça birlikte tespit edilen ve ihtilaflı olmayan hadisleri ihtiva. eden lâyiha
States — zümre (korporasyon) devletinde millet meclîsi
statesman — devlet adamı
station — durak yeri; memuriyet
stationary — sabit; mahiyeti, yeri kıymeti v.s değiştirmeyen
stationery — kırtasiye, kırtasiye mağazası
statistical secrets — istatistik sırlar (bk. Sır No. 3)
statu quo ( in - ) — eski durumda
status — şahsi hal
status quo — statüko
statute — kanun; meclis karan
statute (am ending-) — başka kanun veya kanunları tadil eden kanun
statute (consolidating-) — aynı konuya müteallik eski kanunları yeni hale sokan kanun, Islah kanunu
statute (declaratory-)— yorum kararı
statute (disabling or restraining-) — mülkiyetin temellükünü tahdit edici kanun
statute (enabling-) — bir tahdit veya ehliyetsizlik kaldıran kanun
statute (penal - ) — cezai hükümler ihtiva eden kanun
statute (rem ed ia l-)— “ common law” u tadil eden kanun
Statute Law — yazılı hukuk, mevzu hukuk, mevzuat
statute theory — statü nazariyesi
statutes of limitation — zamanaşımı süresi veya hakkı düşürme müddetine müteallik kanuni hükümler
statutory agent — kanuni mümessil (temsilci)
statutory (or chartered) bodies — âmme hükmî şahısları, kamu tüzel kişileri
statutory declaration — hadiseler hakkında bir memur huzurunda yapılan ve imza edilen beyanname
statutory heir — kanuni mirasçılar (bk. Mirasçı, a)
statutory limitation — iskatî zaman aşımı; hakkı düşürme müddeti
statutary owner— bir gayrimenkul üzerinde kaydı hayatla intifa hakkına sahip olan kimse
statuory rules and orders — tüzük ve yönetmelikler
stay of execution — icranın tatili
stay of proceedings — tâlik (N o. II)
stealing — çalma, sirkat
step-relationship — üveylik
sterilization — kısırlaştırma
stevedore — istif memuru
Steward (Lord High -) — Yüce divanın başkanı
stimulation of industry — teşvik-i sanayi
stint — tahdit, mahdut mera hakkı
stipendiary magistrat — sulh yargıcı salâhiyetlerini haiz olan aylıklı yargıç
stipulation — sözleşme şartı, kayıt
btirps — aile, sülale
stock (capital of a company) — sermaye (N o. 3)
stock (family) — kütük, aile, nesep
stock (fund or capital) — ham eşya;
stok mal, mevcut mal; fon, resülmal
stock-book — eşya defteri
stock broker (jobber, broker) — borsa acentası
stock exchange — kıymetler ve kambiyo borsaları (bk. Borsa No. 1)
stock exchange quotation — borsa fiyatı
stock-holder — hissedar
stock jobber — cober
stock (capital-) — esas sermaye (bk. Sermaye No. 4 b)
stock (inventory - ) — demirbaş eşya
stock (live - ) — demirbaş hayvanat
stocks and shares — menkul kıymetler
stolen property — çalınan mallar
stop order — tediye memnuiyeti
stoppage in transitu (right o f - ) — satıcı veya gönderenin, nakliyeciye nakliyat için tevdi edilen malları durdurmak veya geri çağırma hakkı
storage — ardiye ücreti
store — ardiye, antrepo
store (bill of - ) — kumanya beyannamesi
storehouse — ardiye, depo, mağaza
store keeper — depo memuru
stowage — istif; istif yeri; istif ücreti
straddle — çift ikramiyeli muamele (bk. Borsa muameleleri No. 3 b)
straits — boğaz
straits (regime of the -) — boğazlar rejimi
stranding — karaya oturma
stranger — taraftar (âkid) olmayan kimse, üçüncü şahıs
strike — grev
striking out pleadings — mahkemenin emirlerini yerine getirmeyen tarafın ileri sürdüğü iddiaların terkini
style — takvim tarzı; firma, ünvan
sub colore juris — hale diye; hukukun bayrağı altında
sub judice — dâvada muallâkiyet
sub m odo — takyit veya şart altında
sub nomine — filan nam altında
sub voce — filan kelime altında
sub-ageney — acenta vekilliği
subcontract — ayrı mukavele, ek sözleşme
subhire — kiracının kiralaması
subject — hukuk süjesi
subject — vatandaş, tebaa
subject of a right — hak sahibi(No.2)
subject to contract — bağlayıcı mahiyette olan icap
subjective public right — subjektif âmme hakkı
Sublime Porte — babıâli
submission — tahkim şartı, tahkimname
subordinate — madun, ast
subornation — rüşvet, irtikâp, yiyicilik
sub-paragrapb — bent (bk. Madde)
subpoena (= subpoene) — davetiye
subrogation — halefiyet
subscription — imza; iştirak taahhüdü
subsequent consent — icazet (bk. Riza No. 1 h)
subsidiary company — tabi şirket; esas sermayesinin veya bütün reylerinin yansından fazlası diğer bir şirketin elinden olan şirket
subsidy — ihracat ve ithalat resmi; vergi; m illî iane; yardım paraları
subsistence — nafaka
substantive law — maddî hukuk
substitude — vekil
substitution — tevkil
substitution of a child — çocuğun nesebini gizleme
substitutional heir (appointment of a - ) — alelade ikame (bk. No. 1)
subtenancy — kiracının kiralaması
subtraction — bir kamu mükellefiyetinden istinkâf, böyle bir mükellefiyeti yerine getirmemek
succession in title — şahsi halefiyet (bk. Halefiyet No. 1)
succession duty — veraset ve intikal vergisi
successor — halef, varis
sue — dava açmak (ikame etmek); kanuni yollara girişmek
sue (capacity or title to - ) — müspet husumet ehliyeti (bk. Husumet)
sued (capacity to be - ) — menfi husumet ehliyeti (bk. Husumet)
sufferance — müsamaha, tahammül
sufferance wharf — gümrük iskelesi
sufficiency — kifayet, kâfi miktar
suffrage — rey, rey verme hakkı
suffragette — siyasî seçimlerde rey hakkının kadınlara da teşmili taraftar olan kadın
suggestio falsi — yanlış zehabı uyandıran izah, beyan veya hareketlerde bulunmak
sui juris — haklan kullanmak ehliyetine sahip olan kimse
suicide — intihar
suing and labouring clause — deniz sigorta poliçesine derç edilen bir kayıttır ki ona göre kaza halinde sigorta ettiren, ve onun adamları zaran indirmek maksadıyla bütün tedbirleri ittihaz ve davaları ikame etmeye salahiyetlidirler
suit — hukuk dâvası
suit (foreclosure - ) — ipotekli alacağın sahibi tarafından açılan ve borçlunun ipotekle takyid edilen gayrimenkul üzerinde haiz olduğu vefa hakkının kaldırılmasına müteallik olan dâva
suit for divorce — boşanma dâvası
suit of the peace — bir nevi kovuşturma
suitable — elverişli, uygun, münasip
suitor — dâva eden, dâvacı
Sultanate — saltanat
summary judgment — duruşma olmaksızın hüküm
summary of proceedings — fezleke
summary proceedings — seri muhakeme usulü
summing-up — delillerin: ikamesinden sonra netice hakkında yargıcın jüri azalarına yaptığı hülasa
summons — davetiye, celpname
summons for directions — müzakere lerin kapatılmasından sonra dâvacının mahkemeye sunduğu talimat alma dilekçesi
summun jus sununa injuria — hakkaniyetin tesiri altında bulunmayan kanunun sertliği adalet değil, belki en büyük adaletsizliktir
sundry goods — parça mal (bk. Navlun mukavelesi No. 3)
super-tax — munzam vergi
super visum corporis — cesedin tetkik ve muayenesi suretiyle yapılan otopsi
superannuation — tekaütlük
superannuation fund — tekaüt sandığı
supercargo — gemi hamulesinin satışı ile meşgul olan tüccar memuru
superficies solo cedit — arsa üzerine yapılmış bina arsanın mütemmim cüzü olur
superscription — serlevha, kitabe, başlık
superstitious uses — kanunen meşru sayılmayan bir mezhebin gayelerine tahsis edilen tesis
supervision — nezaret, teftiş (denetleme), murakabe idare
supervision of the police (being subject to the - ) — emniyet-i umumiye nezareti altına alınmak
supervisor — murakıp
supplement — zeyilnaıne
supplementary Budget estimates — fevkalâde tahsisatı olağanüstü ödenekler
supplementary estimates — munzam tahsisat
supplementation — zeyil, ilâve, ek
supplier — müteahhit, teçhiz edici kimse
supplies — tahsisat, ödenek
support (agreement for life long -) — ölünceye kadar bakma akdi
support (right of - ) — bir gayrimenkul sahibinin, kendi komşusu ve maden ocağı sahibine karşı haiz olduğu fazla kazmayı men salâhiyeti
supporter — aile yardımcısı
supposititious — tağşiş, taklit
Supreme Court of Appeal — temyiz mahkemesi, Yargıtay
Supreme Court of Judicature — İngiltere'de en yüksek mahkemenin adı
Supreme Defense Committee — âli askeri şûra
supreme military command — başkomutan
Supreme Military Court — askerî temyiz mahkemesi
suppression of post — açığa çıkarma
surcharge — . fazla yük; fazla masraf, fazla kullanma
sureties of the peace and good behaviour — bir kimsenin hüsnü halini ispat etmeye hazır olan tanıklar
surety — kefil, zâmin
suretyship — kefalet
surname— soy adı (bk. Ad No. 2)
surplus assets — tasfiyenin sonunda kalan safi mevcutlar
surplusage — aşan şey, mübalağa
surprise — baskın, umulmadık şey
surrender (of a right) — feragat
surrender on stipulated terms — düşman ile teslim mukavelesi
surtax — munzam vergi
survey — bakma, teftiş, muayene, mesaha
surveying — mesaha ilmi
surveyor — mesaha memura
survivor — en son olarak hayatta kalan kimse
suspension — tâlik (No. I)
suspension from office— açığa çıkarma
suspension of hostilities — husümetin tatili
suspension (stopping) of payments — ödemelerin tatili
suspension of a senteuce — cezaların tecili
syndic — tnuâyyen işi görmek üzere tayin edilen vekil
syndicate — sendika
synod — ruhanî meclis
system (legal - ) — hukuk sistemi (bk. Hak No. 1)
system of government — rejim