A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - WYZ
J. — yargıç mânasına gelen “ judge” kelimesinin remzi
J. P. — sulh yargıcı mânasına gelen “ justice of the peace” teriminin remzi
juctitatioıı of marriage — hakikata aykırı olarak muayyen bir şahısla evlenmiş gibi hareket etmek suçu
jactitator — hakikata aykırı olarak muayyen bir şahısla evlenmiş gibi hareket eden kimse
jail — zindan, hapishane
jail - delivery — mahpusları çalıştırma kanunu
jailer — gardiyan
jeofail — mürafaa veya başka bir usul muamelesinde yapılan hata veya sehiv
jetsam — gemiyi hafifletmek maksadıyla denize atılan ve su altında bulunan eşya, yük v.s.
jettison — tehlike anında gemiyi hafifletmek maksadıyla eşya, yük vesaireyi denize atmak)
jetty — vapur iskelesi
job — iş
job-work — götürü pazarlık
jobber — cober
joinder of causes of action — dâvaların birleştirilmesi
joinder in issue — hükümden önce son mürafaa
joinder of issue — inkâr, münazaalı noktaları tespit
joinder of parlies (of plaintiffs, of defendants) — birlikte dâva
joint— birlikte, müşterek; ortak, şerik
joint account — müteaddit alacaklılarla borçlu arasındaki münasebetin teselsül prensibine dayandığını ifade eden sözleşme kaydı; teselsül kaydı
joint and several obligation — münferit ve müteselsil borç
joint associations — cemiyet (dernek) birlikleri (bk. Birlik No. 3)
joint chambers — tevhidi içtihad heyeti (bk. Temyiz mahkemesi)
joint creditors — müteselsil alacaklılar
joim debtors — müteselsil borçlular
joint guaranties — müteselsil kefil (bk. Kefil No. 1 c)
joint guardian — birlikte kayyum ve ya vasi
joint heir — mirasta ortak
joint insurance — birlikte sigorta
joint liability — teselsül, müteselsil mesuliyet
joint nature — tecezzi etmemek
joint stock — esas sermaye (bk. Sermaye No. 4 b)
joint stock company —• anonim şirket
joint surety — müteselsil kefil
joint tenancy — iştirak halinde mülkiyet
Joint Tribunal o f Arbitration — muhtelit hakem mahkemesi
joint tortfeasors (or wrongdoers) — hem fiil (bk. fail No. 3) haksız fiilden dolayı şahsen ve ınüteselsilen mesul olanlar
jointress — kocası tarafından kendisine irat bağışlanmış olan kadın
jointure — bir kadına kocası tarafından kaydı hayat şartıyla bağışlanmış irat
journal — ruzname; jurnal (vakaların günü gününe yazıldığı defter)
journal (book-keeping) — yevmiye defteri (bk. Ticari defterler No. 1)
judge — lıâkim, yargıç
judge advocate general — Harb Bakanlığında birinci hukuk müşaviri
judge advocate of the fleet — Harb Bakanlığında donanma işleri için tâyin edilen birinci hukuk müşaviri
judge ordinary — Yüksek Mahkeme “ Probate, Divorce and Admiralty dairesinin başkanı
judgment — hüküm, karar
judgment creditor — hüküm altına alınmış bir borcun alacaklısı
judgment debt — hüküm altına alınmış borç
judgment debtor — hüküm altına alınmış bir borcun borçlusu
judgment summons — hüküm altına alınmış bir borcun borçlusunu hapsen tazyiki hakkında uygulanan muhakeme usulü
judgment of non-suit — dâvanın reddi
judgment on default — gıyabi hüküm, giyab kararı
judgment (arrest of - ) — hükmün tacili
judgment (extension of - ) — ecnebi mahkemenin verdiği hükmün infazı
judgment (fin a l-) — kesin hüküm; nihaî karar
judgment (interlocutory-) — ara hüküm
Judicature Acts — İngiltere'de mahkeme teşkilâtına müteallik kanunlar
Judicature (Supreme Court of - ) — İngiltere'de en yüksek mahkeme
Judicial Committee of the Privy Counsel — müstemleke, kilise, müsadere ve konsolosluk mahkemelerinin verdikleri kararlara bakan istinaf mahkemesi
judicial discretion — takdir hakkı
judicial notice — meşhur ve maruf olan hususlar hakkında mahkemenin vukufu
judicial organisation — mahkemeler teşkilâtı
judicial separation — ayrılık
judicial separation (action for - ) — ayrılık dâvası
judicial trustee — mahkemece tâyin edilen yediemin
judiciary powers —- kaza fonksiyonu, yargı erki
jurat — bir “ affidavit” in sonunda bulunan ve yeminin nerede, ne zaman ve kimin huzurunda edilmiş olduğunu gösteren kayıt
juridical fact — hukuki hâdise
judicial institution — hukuki müessese (bk. Müessese No. 1)
Judicial Power — kaza kuvveti, yargı erki
juridical science — hukuk ilmi
jurisconsult — hukukşinas, hukukçu
jurisdiction — kaza (No I) , kaza hakkı, yargı erki
jurisdiction — kazaî mıntıka (bk. Mıntıka No. 2)
jurisdiction — salâhiyet, yetki (bk. Vazife ve salâhiyet)
jurisdiction — vazife, görev (bk. Vazife ve salâhiyet)
jurisdiction (contentious-) — ihtilâflı (nizalı) kaza hakkı
jurisdiction (military-) — askerlik adliyesi
jurisdiction (voluntary - ) — ihtilâfsız (nizasız) kaza hakkı
jurisprudence — hukuk felsefesi, İlmî içtihat
jurist — hukuk ilmi mütehassisi, hukuk âlimi
juristic — hukukî
juror — jüre; yeminli adam
jury — jüri
juryman — jüre, jüri azası
jus mariti — kocanın, karısına ait menkul mallar üzerinde haiz olduğu faydalanma ve tasarruf hakkı
jus quaesitum tertio — üçüncü şahis lehinde sart
jus tertii — üçüncü bir şahsın hakkına istinaden yapılan müdafaa
just price — değer pahası
justice — adalet; adliye; nesafet
justice (Mr. - ) — yüksek mahkemedeki yargıçlara verilen ad
Justice (Department of - ) — Adliye Vekâleti, Adalet Bakanlığı
Justice of the peace — sulh hâkimi
justification — haklı çıkarma; iftira davalarında sanığın, iddialarının doğruluğunu ispat etmesi
Juvenile adult •— 17 ilâ 21 yaşında suçlu
Juvenile Courts— çocuk mahkemeleri
juvenile offenders — 21 yaşından genç olan suçlular